♣ TUTSAK ♣ { Kabadayı Hikayesi} : bölüm 12

14.3K 776 442
                                    

Bazı anlar vardır 'keşke ölseydim de yaşanmasaydı bu anlar' dediğimiz ama aslında hayat tecrübesi olan binlerce anı... Acı dediğimiz şey neydi? Hayatı bize öğreten anlar değil miydi? Yavru bir kediyi beslemek isteriz ve onun önüne inek sütü koyarız ama aslında yapmak istediğimi iyilik o yavru kediyi öldürür. İnek sütünün kedilere gelmediğini acı bir şekilde öğrenirsin ve bir daha da vermezsin. Acı tecrübe... Her ne kadar vicdan azabından, kalbinin ağrımasından ölecek gibi hissetsen de öğrenmiş olursun.

Hayat bu; önce sınavı verirsin sonra dersini alırsın.

Gülşen ablanın gözlerinde ki nefret, elinde olsa beni öldürecek dereceye ulaşmıştı. Görüyordum, ayaklarım olmaması bir şeyleri görmeme engel değildi. Sol eli yumruk olmuş şekilde çukuru andıran gözleri ile tam gözlerimin içine bakıyordu.

"Arya hadi gidelim."

Yusuf abinin sesi ile ona döndüm. Endişe ile hem bana hem de Gülşen ablaya bakıyordu. Ayağa kalktığı gibi sandalyemin arkasına geçti ve beni oradan uzaklaştırdı. O günden sonra bir daha Gülşen Ablayı görmemiştim, ne oldu da şimdi gelmişti?

"Arya iyi misin? Korkma Arya sana hiçbir şey yapamaz. İzin vermem, beni duyuyorsun değil mi Arya? Arya!"

Yusuf abinin dedikleri ile kısa bir baş sallaması ile onayladım. Sessizliğimi korumak istiyordum çünkü ne diyeceğimi bilmiyordum. Aslında korkmuyordum, bana istediği zaman zarar verebilirdi engelleyemezdim, benim tedirgin olmam bana zarar verirse ailem asla Gülşen ablanın peşini bırakmaz, hapse girene kadar. Onun yanında çok üzülürlerdi...

"Yusuf!"

Gülşen ablanın sesi ile durduğumuzda sadece önüme bakıyordum, düğün alanından uzaklaşmıştık büyük ihtimalle parka gidecektik çünkü o yolda ilerliyorduk. Sahi biz neyden kaçıyorduk?

"Gülşen uzaklaş"

"yıldızlarımı ağlattın, hislerimi öldürdün, seni seven bu kalbi nasıl olurda işe yaramaz bir kız için cehennemin yedi bin kat derinine atarsın!"

"Gülşen k-"

"hayır! Susmayacağım! Hep susturdun, hep görmezden geldin! Beni asla sevmedin değil mi? Bu sakat kız için beni terk ettin çünkü sen o kıza âşıksın, değil mi? Kahretsin! Susma Yusuf! Bir şeyler söyle! Bunca yıl geçti, lanet olsun ki belki tekrardan birlikte oluruz diye çaresizce giyinip, süslenip geldim! Kim için? Ne için? Ve sen yine bu sakat kızla berabersin!"

Gülşen ablanın çıldırmış gibi bağırıp, bir yandan da hırsla gözünden düşen yaşları silmelerini orada değilmişim gibi izliyordum. Ben neredeydim? Burada değil miydim? Neden söylediklerine karşı çıkmıyorum? Ah buldum! Ben burada değildim bedenim burada ama ruhum az ileride olan direğin yanına çökmüş çaresizce bizi izliyordu.

"Gülşen yeter! Seni sevdim, köpekler gibi sevdim ama yaptığın şey yüzünden senden bir anda soğudum! Anla bunu! Sana aylarca anlattım, mesajlar yazdım, her karşıma çıktığında sana tek tek anlattım! Dinlemedin ve her seferinde bu ithamları söyledin! Bir kere lan, bir kere beni adam akıllı dinleseydin, acınası bir şekilde karşımda durmazdın! Arya benim kardeşim, anla bunu artık. Aş Aryayı!"

Diye gürleyen Yusuf abiye baktım. Yusuf abinin bana o gözle bakmadığını biliyorum çünkü ben ve o birbirimizden çok uzak insanlardık. Çok uzak olan iki kardeş gibiydik. O gökyüzü ben ise denizdim. Biz bir gibiydik ama aramızda kilometrelerce vardı. Gülşen ablanın gözlerinde oluşan hayal kırıklığı tek tek benim canım batmıştı, ona bakarken aniden göz göze geldik. Ben irkilsem de o gözlerini benden ayırmamıştı. Bir şeyler mırıldanıyordu ama anlaşılmıyordu ama bir anda çilenden çıkmış gibi bana bağırarak koşmaya başlamıştı. Korkudan kaskatı kesilirken kalbimin hızlanmasını hissedebiliyordum.

♣ TUTSAK♣ {Kabadayı Hikayesi} (ASKIDA)Where stories live. Discover now