Uzun bir sessizlik oluyorsun dağlara baksam

1.9K 143 141
                                    

🎼 Aitsin benim dünyama
Aitsin benim kalbime
Bertaraf etse dahi dünya beni
Her daim olacağım yanı başında.









DÖRT YIL ÖNCE

Ji Eun'un konserin öğrencilerle dolu o kalabalık ortamında beklemediği -ciddi anlamda beklemediği- bu teklife karşılık dili tutulunca Taehyung dikkatleri yine kendine toplayıp lafı evirip çevirerek sahneden inmişti. Yanındaki Min Ah, Ji Eun'u gitmesi için dürtüklediğinde Ji Eun afallamış halde ona bakakalmıştı. Ardından koşarak kulise gidip Taehyung'dan özür dileyerek zaman istemişti. Genç adam elbette gülümsedi, onu onayladı ve uzanıp yanağına minik bir öpücük kondurdu. Ji Eun için tutuşma zamanlarıydı bunlar. Önlerindeki iki hafta boyunca Taehyung'a hiç bakmadığı bir açıdan bakmaya başladı. Her hareketini izliyor, ona olan tavrını tartarak biz gerçekten uyumlu muyuz sorusunu soruyordu. İki haftanın sonunda kararını vermişti. Bir Tarih dersi çıkışı Taehyung'un elinden tutup onu bahçeye kadar peşinden sürükledi ve sakin, boş bir alan bulunca karşısında durarak gözlerini kapadı.

"Öncelikle seni bu kadar beklettiğim için özür dilerim. Fakat hislerimin farkında değildim ve seni boş yere oyalamak da istemedim. Bu süreçte fark ettiğim en önemli şey sen sevilmeyi hak eden birisin." Gözlerini açıp Taehyung'un sıcacık bakan gözlerine sabitledi. Kalbi boynunda ve bileklerinde gümbür gümbür atıyordu. "Ve ben seni hak ettiğin gibi sevmeye çalışacağım."

O gün ikisi sevgili olmuştu. Bir Ekim ayının ortasında, ağaçlar kışa hazırlık için sararıp solmuş yapraklarını döküp çırılçıplak kalırken, onlar kendi dallarını ilkbaharmış gibi kiraz çiçekleriyle donatmıştı. Min Ah'nın belli etmemeye çalışsa da morali bozuktu başlarda. Fakat zamanla düzelip hatta bu işi espriye bile vurur olmuştu. Jungkook ve Jimin elbette yakın arkadaşların genelde olduğu gibi destekleyiciydi.

O yıl Taehyung mezun oluyordu. İlkbahar geldiğinde başvurular için tatlı olması gereken ama bir şekilde can sıkıcı olan telaş da onu sarmıştı. Bahar tatilinden sonra okullar açıldığında Ji Eun Busan'dan dönmüş, bir haftalık ayrılığın ardından Taehyung'u görmek için sabırsızca kampüsün içindeki kafede onu bekliyordu.

Taehyung içeri girdiği andan itibaren bir terslik olduğunu yarım gülümseyişinden anlamıştı. Koşarak boynuna sarılıp özlediği kokusunu içine çektikten sonra Taehyung Ji Eun'un yüzünü kavrayıp dudaklarına minik bir öpücük kondurdu.

"Beni çok mu özledin Eun-ah?" diye sordu dalga geçer gibi. Ji Eun kaşlarını çatıp yerlerine geçerken, "Sen özlememiş gibi duruyorsun..." diye tersledi.

Taehyung karşısındaki yere oturduktan sonra üzerindeki deri ceketi çıkarıp yanındaki sandalyeye bıraktı ve geriye yaslanıp gözlerini kapadı.

"Seni özlememiş olsaydım bugün yatağımdan kalkıp buraya gelmezdim."

Ji Eun hafif utanmış bir tebessümle gözlerini kaçırdığında Taehyung da gülümsedi.

"Sabah mı geldin?"

"Evet, sana mesaj atmıştım ya trene biniyorum diye. Görmedin mi?"

Taehyung avucunun içiyle alnını ovuşturup, "Doğru ya, salaklaştım iyice." diye kendi kendini haşladı.

"Eee sizinkiler nasıl? Ji Hyun ile kavga ettiniz mi yine?"

Ji Eun güldü. "Evet, sana yaptığım turtaların yarısını midesine gömdüğü için onu patakladım."

Taehyung'un gözleri irileşti. "Ne yani, artık turtam yok mu?"

Ji Eun mahcup bir tavırla ona bakıyordu ki masanın altından bir kutu çıkarıp içini açtığında Taehyung o gün ilk kez gerçek anlamda gülümsedi. İçi böğürtlenli ve çilekli turtalarla doluydu.

infidad | kth Where stories live. Discover now