Ezberlenecek hiçbir şey yok bu dünyada

Start from the beginning
                                    

Onun kadar şaşırmış Taehyung dolan gözleriyle karısına baktı. Sandalyesinden kalkmamasına rağmen bacaklarının titrediğini hissediyordu. Neyin nesiydi bu?

Ji Eun alt dudağı titrerken güçsüz sesiyle devam etti. "Böyle bir zorluk yaşarken benimle, eşinle bile paylaşamayacağın kadar büyük ne sebebin vardı? Sana ne kötülük yaptım da böyle büyük bir şeyi gizleyeceğin kadar soğuttum kendimden?" Burnunu çekerek dudaklarını birbirine bastırdı ve yanağından süzülen yaşların tuzlu tadını hissetti. "Biz bir söz verdik birbirimize Taehyung. Ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın bir sır saklamayacağımıza, hele ki bu ailemizle ilgiliyse mutlaka paylaşacağımıza dair yemin ettik."

Ji Eun sonunda asıl sormak istediklerini sorabildiği için rahatlamıştı. Fakat Taehyung'un zırhını delip geçen kahverengi gözleri bu rahatlığı baltalıyordu. Ji Eun onun tepkisizliğiyle daha çok öfkelenerek, "BİR ŞEY SÖYLESENE TAEHYUNG!" diye çıkıştı. "Söylemek istemedim de, sana güvenmiyordum de, artık seni-"

Taehyung yerinden hışımla kalkarak Ji Eun'un yanına hızla giderek bileğinden tuttu ve kendisine doğru çekerek sıkıca sarıldı. Yüzünü saçlarının arasına gömerken bir eli Ji Eun'un belinde diğeriyse saçlarının arasındaydı. Hıçkırarak ağlıyordu, bir çocuk gibi.

Ji Eun hızlanan yüreğinin esaretinde, dalında rüzgara karşı direnen bir sonbahar yaprağı gibi tir tir titriyordu. Boşlukta kalan elleri, Taehyung'un ona daha da sıkı sarılmasıyla buz kesmişti. Göğüs kafesine dadanan o derin sızı ağlayışını duymasıyla bin kat derinleşti ve Taehyung, "Lütfen Ji Eun-ah, sadece bana sarıl. " dedi. "Yalnızca sana ihtiyacım var." Ji Eun ellerini eşinin sırtına yerleştirirken tıpkı onun gibi ağlamaya başladı.

"Yah Kim Taehyung..." diye mırıldandı boğuk çıkan sesiyle. Ona ulaşamadığını, böylesine yakınken aralarında kilometrelerce mesafe olduğunu hissediyordu. Tuhaf ve acı verici bir sanrının gerçeğe dönüşmesi kadar kuvvetli bir soğukluk vardı ikisinde de. İki buz kütlesi, soğukluğun üst seviyesinde yanıyordu.

Taehyung sonunda Ji Eun'dan ayrıldığında gözleri kızarmış, yanakları ıslanmıştı. Ji Eun, masum ve bir şiir gibi güzel yüzüne bakarken tenine kızgın yağ damlamış gibi bir acıyla yaşları sildi usulca. Ellerinin arasındaki yüzü sıcacıktı. "Ağlama eşek herif." dedi Ji Eun titreyen sesiyle. "Ağlamaa.." diye sızlandı. Taehyung gözlerini kapadı ve öylece durdu. Dudaklarını hafifçe ıslattıktan sonra, "Nefes alamıyorum Ji Eun." dedi.

"Sana yardım etmeme izin vermiyorsun Taehyung."

"Beni anlamıyorsun..."

"Anlatmıyorsun." Ji Eun dişlerini birbirine bastırıp çenesinin kasıldığını hissederken, "Beni üzüyorsun..." dedi.

Taehyung nazikçe, hâlâ deliler gibi sevdiği, kalbinin en hassas noktasının saç tellerini kulağının arkasına doğru sıkıştırdı ve tıpkı onun gibi yumuşak yanaklarındaki yaşları sildi.

"Evimize gidelim Ji Eun-ah."


🍷





Şirketten eşyalarına şimdilik dokunmadan çıkarken kapının önüne geldiklerinde Taehyung Ji Eun'un elini sıkıca tuttu ve parmaklarını birbirine kenetledi. Ji Eun ona buruk bir gülümsemeyle baktığında nemli saçlarını ve kıyafetlerini yeni fark etmişti. Hasta olmamasını umut ederek kapıyı açmaya hazırlanırken dışarıdaki yığınla gazeteceyi gördü.

"Kendini fazla rahatsız hissedersen bana söyle. Araba hemen kapının önüne gelecek, sadece iki dakika dayan."

Ji Eun sırıttı. "Farkında mısın bilmiyorum ama ben de bir gazeteciyim. Kameralarla ve mikrofonlarla dolu bir geçitte çok bulundum."

infidad | kth Where stories live. Discover now