2.8

143 30 16
                                    

Kapının tıklanma sesinin hemen ardından ağlayan April odaya girdi. En son yaşanan olayların üstünden üç gün geçmişti. Hafifçe burnunu çekti ve yanımdaki sandalyeye oturdu.

"Muzaki.." diye mırıldandı hafifçe. "Ben ölüyorum." dedive ağzından kocaman bir hıçkırık çıktı.  Bakışlarım hızla onu bulduğunda, onu hiç bu kadar perişan görmediğimi fark ettim.

"Kalbimde bir yırtık varmış ve.. Ve, eminim ki hepsi yaptığım şeytanlıklar yüzünden!" dedi elleriyle kestiğim minicik saçlarını çekiştirerek. "Bir kalp bunların hiçbirini kaldıramaz!" dedi yere düşerek. "Ben tam bir şeytanım!" diye bağırdı ve birden sessizleşip yüzüme bakındı. Ardından tek bir nefes çekiş sesi duyuldu ve dizlerinin üzlerinde duran April, yere doğru düştü.

Ö-ölmüş müydü?

"Anne!" diye bağırdığım gibi yere çöktüm ve April'e bakındım. "Anne!" diye bir kere daha bağırdığımda kapı açılma sesini duydum ve oraya baktım. Gelen, simsiyah bir gölgeydi.

"Hayır!" dedim mırıldanarak. "Hayır! Hayır! Hayır!" 

Yavaşça buraya yaklaştı ve April'in vücudundan çıkan ruhunu kucağına aldı. Son kez bağırdığımdaysa durdu ve arkasına döndü. Hızlıca buraya geri geldi ve April'in ruhunu tekrardan yere bıraktı. 

Gözyaşları içinde ona bakınıyordum ki, hızlıca ortadan kayboldu.

"Kızım!" diye derinlerden gelen bir sesle başımı kaldırdım ve gözlerimi açtım. "Muzaki neler oluyor! Uyan!" 

Derin bir nefes alarak yatakta sıçradım ve hemen yatağımın yanına baktım. Yerde ne April vardı, ne de başka bir şey. "Muzaki? Ne gördün sen öyle de bu haldesin. Aman tanrım.." dedi ve bana bir bardak su uzattı. Elinden kaptığım gibi suyu tek dikişte içtim ve titreyen bacaklarımla lavaboya doğru ilerleriğimde dış kapının olduğu yerde yerde oturan Yakari'yi gördüm.

Kafamı tekrar lavabonun olduğu yöne çevirerek, devam ettim ve varır  varmaz kapıyı kilitledikten sonra, kıyafetlerimi çıkartıp kendimi duşa attım.

Saçlarımı şampuanla hafifçe köpürtürken ağlamamak için zor durdum. Neden bilmiyorum ama sanki Umri'yi dinlemeliymişim gibi hissediyorum. O bir şeyler biliyormuş gibi.

Gözlerimi yumdum ve bütün düşünceleri zihnimden kovmak için çabaladım. Ne lanet bir gün bu böyle!

**

Kıyafetlerimi giyindikten sora odamdan çıkıp mutfağa gittim ve buzdolabından dünden kalan makarnayı alıp, mikrodalgaya koydum.

"İyi misin?" Yakari'nin sesiyle ona döndüm. "Dersem inanmaya devam edecek misin?" başını eydi ve tezgaha yaslandı. "Ne gördün?"

"Kimseyi ilgilendirmeyen şeyleri."

"Ne zamandır ilacını almıyorsun?"

"İlaçlarımı alıyorum."  dedim ve mikrodalgadan çıkan sesle önüme geri döndüm.

"Ya da odandaki kaktüsün dibine gömüyorsun." demesiyle ona döndüm. "Kaktüsüme zarar verecek hiçbir eylemde bulunmam."

"Muzaki farkında mısın bilmiyorum ama.. Şu an benimle mesajlaşmadan konuşuyorsun."

Dediğiyle birkaç saniye durdum ve hiçbir şey olmamış gibi çekmeceyi açıp içinden çatal aldım. "Bu da artık dersten geçebileceğin anlamına gelir. Yani görüşürüz Yakari."

Yakari'nin düşük yüzüne karşı sahteden gülümsedim. "Kendi isteğini gerçekleştirmek istemiyor musun yani?" dedi tezgahtan uzaklaşarak.  "Hayır." dedim. "Bir daha söylemeyeceğim. Geri kalan hayatında başarılar." 

Ve önüme geri dönüp tabağımı aldığım gibi odama gittim.

Ben sadece o'nu istiyordum.

Başkasını değil.


**

Buna benzer bir rüya gördüm ve o kadar etkilendim ki..

Tam Luna'nın görebileceği bir rüya tarzı olduğu için, o da yaşasın istedim..

Sizce Yakari'ye sert mi davrandı?

talk with me like i've never talking with youHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin