"Delisin sen"

Ahmed arkasını kontrol edip kıza döndü.

"Şehrazat" dedi sakin bir şekilde. Arkalarında kalan korumalar fazlasıyla uzaktaydılar. Hala bir çıkış yolu arasalar da Ahmed soluklanmak için durmuştu.

"Deli bir adamla evlenir misin?"

"Ne?" dedi kız şaşkınlıkla.

"Yanlış olduğunu bile bile sever misin beni?"

***

Annesinin küçüklüğünden beridir onu korkuttuğu tek şeydi Hicran.

"Sakın Hamza analık hakkımı da helal etmem, o pis kadının kızını almayacaksın! Dayın bile olsa almayacaksın, sevmeyeceksin onu!"

Sevmemek o kadar kolay mıydı ki? Annesinin ve teyzelerinin eziyetlerini hep Hicran'ın üzerinde gördükçe yutkunması daha zor olmuştu. Hicran kendisini iyi koruyan, savunan birisi olmasa nasıl dayanacaktı o zulümlere.

"Ne yaptı bu kız size anne? Kıza etmediğinizi bırakmadınız, dayım bile yoruldu artık!"

"Dayın gözü açık birisi olsa Allah korkusu olmayan kızını evlendirirdi! Kaç yaşında Hicran daha da evlendirmiyor!"

Evlense neler olurdu ki? Bütün Fas'ın sokaklarında bir garip gibi dolaşan o değilmiş gibi ölürdü acısından. Geceleri belki dağılan ruhumu toplarım diye nefes almaya çıktığında peşinde dolaşan kızın hayaleti olmazdı belki. İşte acı hep o yüzden bırakmıyordu yakasını. Onu sevdiğini hiç söyleyememişti, söyleyemezdi. Ne annesi nede dayısı buna razı gelirdi.

"Sevdasını yüreğimde büyüttüğüm bir kız var. Saçları güneş değdiğinde parlayan, gözleri yemyeşil sanki bir çift zümrüt gibi. Gözlerimi kapattığımda kulağıma ayağında ki halhal sesi dolar yüreğim daha hızlı atar. Heyecanlandığında gülümseyen, yalan söylediğinde elini arkasında saklayan küçük bir kız çocuğu gibi sürekli oyunlar oynayan. Yaramaz bir kız çocuğu.."

Bu sözler ağzından bir meyhanede dökülmüştü. Yanında yakın iki dostu vardı her ikisi de onun sevdasına meftundu.

"Allah için git söyle şu dayına ne diyecek çok kızmaz belki?"

"He, belki izin verir alırsın Hicran'ı" Dedi esmer tenli diğer adam. Hamza bir çatal dolusu mezeden alıp güldü.

"O izin verse Hicran deydirmez ki yüreğine benim aşkımı. Ağır gelir sevdam üzülür korkar kaçar benden. Ben daha fazla dağılırım, nefesim daha fazla kesilir o kaçarsa.."

"Böyle daha mı iyi? Kendine zarar veriyorsun ya o Omar alırsa kızı?" dedi diğeri. Endişeli bakışlarını dostlarının üzerinde gezindirdi.

"O zaman ölürüm." Diye tamamladı kendisini. Ağır adımlarla çıktı meyhaneden, eğlenmek için toplanan dostlarıyla şenliğe katılmış hemen ardından da meyhanede birkaç şey içmek için uğramışlardı. Sarhoş olan o değil de ruhuydu sanki, aşık olan da ruhu değil miydi?

Sarsak adımlarla yürüğü karanlık sokakta iki üç kedi gördü, ne severdi Hicran kedileri. Küçükken sokakta ki kedileri eve getirip saatlerce onları odasında saklar beslerdi. Annesi ve diğerleri fark ettiğinde kızılca kıyamet kopardı.

"Bitli çocuk seni! Pis, kendin gibi pisliği de eve getiriyor!"

"Ne olur hala kalsın söz benim odamda kalır" Kızın iki gözü iki çeşme ağlarken Hamza hüzünle kızı seyrederdi. Elinde ki beyaz tüylü kedini okşayan kız Fatma annenin kucağında zor sakinleşirdi. Bir seferinde onun gibi yeşil gözlü bir kediyi almıştı. Tüyleri gece gibi simsiyah Hicran kediyi kapı dışarı ederlerken o kadar çok ağlamıştı Hamza kızın çığlıklarına dayanamamış o kediyi kendi odasında saklamıştı birkaç hafta. Hicran onun için kediyi saklayan Hamza'ya hep minnet duymuştu.

HİCRANWhere stories live. Discover now