1.3 ▪ seoul terminator

2.4K 269 232
                                    

"Nottan bize bahsetmemiştin."

"Önemsizdi."

"Dosyadan alındığını söylememe gerek yok her halde?"

"Bunun beni durduracağını sanıyorsan yanılıyorsun Lucert."

"Durman gerektiğini görmüyor musun? Seoul Terminatörü seninle oyun oynuyor, açık değil mi?"

Yüzümü buruşturdum. "Seoul Terminatörü mü? Ona bu ismi mi verdiniz?"

"Önemli olan bu değil, 649. Kurban senin babandı. Kim Taehyung durmak bilmiyor-"

"Bunu Taehyung'un yaptığını sanmıyorum, tamam mı? Zaten her yerde aranıyor, nasıl birini öldürebilir ki?"

Sandalyesinde doğruldu. "Şu sıralar onun sarı saçları sevdiğini duydum."

Panikledim.

"Neden bahsediyorsun?"

Sandalyesinden kalkıp sorguyu çeken kamerayı kapattı. "Taehyung'un seninle olduğunu biliyorum."

"Saçma."

"Yakandaki ve pantolonuna yapışan sarı saç tutamları öyle söylemiyor, DNA testi falan yapalım ister misin yoksa-"

"Ee? Ne yapabileceksin?"

Masaya oturdu.

"Hiçbir şey. En azından güvende olduğunu bildir bana."

"Seni ne ilgilendirir?"

Düşünürmüş gibi yaptı.

"Belki sevgiline aşığımdır?" Sırıtarak ayağa kalktı ve masadaki dosyaları aldı. "Sorguyu bitiriyorum." Diyip odadan çıktı. Babamın cesedini bulalı 19 saat olmuştu ve bir gram uyuyamamıştım. Gecenin bir yarısı sorgulanıyordum henüz hiçbir şey yememiştim, yiyebileceğimi de sanmıyordum zaten. Ceketimi giyip arabama bindim. Taehyung'un yanına gidecektim. Lucert'e güvenmiyordum.

Taehyung şimdilik Isaac'in bulduğu terk edilmiş bir inşaatta kalıyordu. Oraya arabamla gitmek şüphe çekebileceğinden yorun yarısında inip yürüyordum.

Nihayet vardığımda, karanlığın beni kucakladığını hissettim. İnşaatın 3. Katına çıktım -Taehyung genelde burada uyurdu, çünkü kocaman bir balkonu vardı- Taehyung uyuyor olmalıydı. Ceketimi çıkarıp bir yere fırlattım ve karanlıkta yönümü bulmaya çalıştım.

O sırada bir hıçkırık sesi duydum.

Gözlerim şaşkınlıkla açılırken silahımı kavradım ve sesin geldiği yöne ilerledim. Balkondan geliyordu ses. Yavaş adımlarla ilerlediğimde, dizlerini karnına çekip yıldızları seyreden Taehyung'u gördüm. Ağlıyordu. Silahımı tekrar kemerime sokup onu izlemeye devam ettim. Öyle içten ağlıyordu ki geldiğimi fark etmemişti.

Anlaşılan Isaac, annesinin öldüğünü söylemişti. Onun ağladığını görmek beni şoka uğratsa da sonuçta sevmese bile ölen kişi annesiydi.

Olduğum yere oturdum. Başımı balkonun duvarına yaslayıp onu izlemeye başladım. Az sonra gün ağaracaktı, kim bilir ne kadar süredir durup ağlıyordu orada.

O yıldızları izledi, ben onu. Benim için gökyüzündeki tüm yıldızlardan daha büyüleyiciydi.

Titreyen omuzlarını tutmamak, yüzünü boynuma gömmemek için zor tutuyordum kendimi. Onu bu şekilde yakalamış olmam pek hoşuna gitmeyebilirdi.

"Neden beni bıraktın ki?" dedi bir süre sonra. Geldiğimi ne zaman fark etmişti? "Neden bana hiç sarılmadın, anne?"

Benimle konuşmuyordu.

ice cream | taekookWhere stories live. Discover now