"Yarın görüşürüz!"

(...)

Bu sabah Yoongi ile görüntülü konuştuğumda gözlerinim altındaki morluk ve halsiz çıkan sesi beni korkutmuştu. Üstelik arkaplanda stüdyoyu görmemle daha da korkmuştum, uykusunu almadığına emindim ancak o okuldan önce oraya uğradığını söyleyerek yalan söylemişti.

Maçta başarısız olup motivasyonunu düşürebilmesi beni endişlendiriyordu. Yoongi büyük ihtimalle uykusunu almadığını reddedecek ve iyi olduğunu söylemrek maçı kaybettiğini söylerdi. Kendini suçlardı ve bu sefer daha çok pratik için kendini yorardı. Ancak o bu zamana kadar başarılı olmuş biriydi, maçı kaybedeceğine inanmıyordum.

Kapının tıklatılmasıyla birlikte yerimde sıçramıştım. Düşüncelerimde yüzüyordum ve bu düşünceler beni bunaltmıştı da.

"Girebilirsiniz," dedim biraz yüksek sesle.

Kapıdan içeri giren hemşire ile başımı dikkatle kaldırdım.

"Biraz yürümeniz gerekecek," dedi yüzünde sıcak bir gülümseme vardı. Aynı şekilde gülümsedim ve kolumdaki iğneyi gösterdim. Serum zaten bitmek üzereydi, onunla yürümek benim için sinir bozucu da olacaktı, biliyordum.

"Serumu çıkarabilir miyiz?"

Hemen yanıma gelip kolumdan iğneyi çıkardı ve yanımdaki çekmeceden aldığı minik yara bandını kan çıkmak üzere olan yere yapıştırdı ve hafifçe bastırdı. O hissiyattan nefret ediyordum.

Ayağa kalktıktan sonra her şey normalmiş gibi hissetirecek, hemen ardından iğrenç bir baş dönmesi beni rahatsız edecekti. Buna emindim ve bu kesinlikle iğrençti.

Yine de bu hissiyatı yaşamazsam halamı ve kuzenimi göremeyecektim. Ayrıca yürümeye tekrardan alıştırmalıydım kendimi, eklemlerim tekrardan oynamaya başlamalıydı yoksa voleybol benim için sadece bir rüya olarak kaldırdı. Kesinlikle yerimi In Ha'ya bırakmak istemiyordum. Eski arkadaşımdı ancak benim üstüme yaptığı onca kötülükten ve plandan sonra benim gözüme sadece bir düşmandı. Her zaman yenilmesi gereken bir düşmandı.

Elbette hayatında her şeyde başarısız olsun demiyorum, onun da bir hayatı var ve o da hayatını yaşamalı. Her insan gibi onun da başarılı olduğu bazı konular var, ama onunkiler daha olumsuzdu. Sevdiğini arkadaşlığa kabul ederdi. Hadi bunu yok sayıyorum, belki de gerçekten çok sevmişti Kwon'u. Yine de anında bana tavır alması ve canıma kast edecek kadar kötü şeyler yapması gerçekten fazlaydı. Akli dengesini ve insanlığını kaybediyordu.

Onun için üzülüyordum, kötülüğü sevmesine üzülüyordum ama mutluydu işte. Hedeflerine ulaşmak için en yakınlarını kullanması üzücüydü. Diğer üzücü olan şey de ben ayağa kalktıktan sonra tekrar başarısız olacak olmasıydı.

Motivasyonu en yoğun derecede hissederek hemşirenin uzattığı kolunu tuttum ve diğer elimle de yataktan destek alarak ayağa kalktım. Başımın döneceğini bilen hemşire diğer eliyle omzumu tutarak dengemi sağlamamı yardım etti.

Kusacağım şimdi.

Şanslı bir biçimde baş dönmesi serüvenini kusmadan ya da kendimi ağrılar içinde yerde bulmadan tamamlamıştım. Başarılı olmuştum!

"Şimdi duvar tarafındaki tutacaklara tutnarak gideceksiniz," dedi hemşire sesinin yumuşaklığını koruyarak. "...sizi bırakacağım ama yardım etmek için yanınızda olacağım."

"Teşekkür ederim," dedim aynı samimiyette hemşireyi yanıtlayarak.

Beni odamın dışına, çoğunlukla hemşirenin bulunduğu koridora çıkardı ve hemen solumdaki duvarrın yanında serbest bıraktı.

sound || min yoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin