0.0

412 30 6
                                    

  Esmer, elindeki kadehi daha sıkı tutmuş ve derin bir nefes vermişti.Altın tahtında oturmaktan sıkılmış bir şekilde kralını bekliyordu.

Ona söz vermişti, onun için bastonu ele geçirecekti. Baston, güç demekti. Baston,  tutku demekti. Baston, ihtişam demekti. Baston, ihtiras demekti.

Ki, kralının bunu gözü kapalı eline geçireceğine adı gibi emindi. O yeryüzünün de, yer altının da en büyük ve tek hükümdarıydı.

Beklemekten aşırı sıkıldığı için kalkıp avlanmayı bile düşünmüştü. Elindeki kadehi sertçe yüksek tahtından aşağı fırlatmış ve tacını düzelterek kalkmıştı.

Tam tahtından ineceği sırada hanesinin kapısı sertçe açılmıştı. Ah, aşık olduğu adam gelmişti.

Geniş omuzları, simsiyah saçları, yeni avlandığını tahmin ettiği sivri dişleri ve dolgun dudaklarıyla, çok öpülesi görünüyordu. Hatta şimdi üstüne atlayıp tüm gün sertçe onunla sevişebilirdi. Fakat daha önemli bir mesele vardı. O da mükemmel ellerine nazaran, aralarında sönük kalmış elmas bastondu.

Yarım ağız gülerek tahtından inmiş ve önünde diz çöken kralının omuzlarını tutmuştu. Yüzyılların hükümdarı bu beyaz tenli afet, sadece onun önünde diz çökerdi.

Esmer ise yavaşça omuzlarındaki ellerini bastona doğru kaydırmış ve ondan alarak yavaşça kavramıştı. Baston o kadar parlıyordu ki, neredeyse gözleri yuvalarından çıkacaktı.

Beyaz tenli olan ise ayağa kalkmış ve kendisine nazaran biraz daha kısa olan esmerin önünde dikilip, bastonu inceleyişini seyretmişti.

Esmer tenli birden beyaz tenlinin dudaklarına yapışmış ve sivri dişlerinden birini dudaklarına geçirerek kanamasını sağlamıştı. Ardından da açık tenlinin pelerinini tek eliyle tutup sertçe çekip, koparmış ve yere fırlatıp, kimsenin dokunmaya bile cesaret edemediği elmas bastonu üzerine fırlatıp beyaz tenlinin kucağına çıkmıştı.

Bacaklarını belinde, ellerini ise boynunda dolayıp, ona yukarıdan bakmış ve tekrar kanayan dudaklarına yapışmıştı.

Bu çekime anlam veremiyordu. Nasıl olurda kalbi atmayan bu kralın kanı, tüm insan ve hayvanlarınkinden güzel olabilirdi?

Saçlarına asılıp onu sertçe kendinden ayırmış ve hala kucağındayken kafasını geriye atıp, içinde tuttuğu o tüm nefret ve öfkeyi kahkaha olarak yayıp, sarayın duvarlarında yankılanmasını sağlamıştı.

Kral ise, onun kahkasını duyabilmek için gerekirse tüm dünyayı ayaklarına sermeye hazırdı.

Selam

Duramayıp yeni bir kurguya başladım, bir tane bile tamamlanmış kitabım yokken...

'Carpenter'a' ve buna aktif olarak bölüm atacağım. Fakat 'Really?' okuyucuları beni küstürdüğü için ona bir süre bölüm atmamakta kararlıyım.

Bu arada bu bölümü anlamayanlar olabilir, nasıl bu kadar hızlı başladığını anlamayanlar olabilir, bu gelecekten bir kesit. Ve giriş-tanıtım karışımı birşey olduğu için kısa. Atacağım ilk bölüm ,yani bir sonraki bölüm, günümüzden ilerleyecek ve daha uzun olacak.

Lütfen desteklerinizi esirgemeyin <3

Fikirlerinizi satır arası yorumlarda benimle paylaşın ,bu bölümde yazacak birşey bulmanızı pek beklemiyorum zaten ama ilerleyen bölümlerde olabilir.

Ve de ilginizi çekerse diye diğer kurgularımın isimlerini bırakıyorum, bakabilirsinizzzz

▪︎ 'really?|taekook'

▪︎ 'carpenter|yoonmin'

Aaah, çok uzun konuştum gidiyorum,  öptümmm.

vampire hunter | taejinWhere stories live. Discover now