1. Bölüm

342 12 6
                                    


.

Kendin için bir şeyler yapmak zordur. Ama başkası için yapmak daha zordur. Bir insanın hayatını hatta bir çok insanın hayatını kurtarmak ellerinde. Sadece bir şey eksik. Sevgi. Sevginin tam anlamını biliyor musunuz?

Ben de bilmiyorum...

Bir şeyleri zar zor kavrıyoruz. Zar zor idrak ettiğimiz şeylerin üstüne basılınca ortalığı yıkıp geçmek istiyoruz. Ama olmuyor. Sürekli bir engel. Dur sinyali. İstenmiyor. İstenilmiyor. Bu soğuk savaş resmen başlamalı. Kim başlatmalı.

Kan, kin nefret.. Tüm bu duygular yakıp yıkmalı. Ezip geçilmeli üstünden. Biri yaraya tuz basmalı. Deli gibi inletip, damarları ortaya çıkana kadar zorlamalı. Bunun en uygunu insana ağır yara açmak değil, sevgidir.

**

Bip bip bip... Kafasına vurdu ve susturdu. Yastığı kafasında kaşıdı. Gözlerini zarzor açabiliyor, annesinin sesini zarzor duyuyordu. Yorganı ayağıyla itti ayağı yatağın sonuna çarpmış olsa da önemsemeden ayağa dikildi. Kollarını açarken esnedi. Kollarının vardığı yerde eli bir şeye çarptığı an bir gürültü oluştu. Çarptığı dolap kırılmış ve yerlere dolabın parçaları dökülmüştü. Gürültüden sonra kapının ardından endişeli bir şekilde bakan annesine bakmadan arkasına döndü ve yatağı eliyle düzeltti.

"Namjoon!"

Kahvaltıdan memnun kalan Namjoon, okula geç kaldığını hatırladığı an çatalı masaya koyduğu gibi odasına fırladı. Çantasını hazırladıktan sonra aynanın karşısına geçip gelişi güzel saçlarını taradı. Dolabın kapağını sert bir şekilde yana kaydırdı. Üniformasını aramak için kıyafetlerinin arasına daldı. Üniformasını göremediği anda deliye döndü ve asılı kıyafetlerine de vurmaya başladı.

"Anne, üniformam nerde?"

Bağırdığını duyan annesi hemen odasına girip meraklı ve endişeli bir ses tonuyla sordu, "Dolabına iyice baktın mı?". Gelen soruyla Namjoon dikildi ve üstüne pantolon ve bir gömlek giyerek, çantasını alıp evden çıktı. Arkadan gelen bağırma sesleriyle Namjoon adımlarını hızlandırdı.

Odanın içerisin de bağırma sesleri duyan Namjoon irkildi ve ellerini birbirine bağlayıp boynunu eğdi. Ardından kapıdan gelen sürtünme sesi ile kafasını ani bir şekilde o tarafa çeviren Namjoon endişeli bir şekilde öğretmeninin yüzüne baktı. Öğretmeni derin bir nefes vererek elini müdür'ün odasına doğru uzattı ve içeri girmesini söyledi. Namjoon yavaş adımlarla içeriye girdi. Müdür oturmasını söyledikten sonra kafasını farklı bir yöne çevirdi. Namjoon kafasını eğip "Özür dilerim efendim, ben sadece bugünlük giyemedim..." gelen sesle birlikte sözü kesilen Namjoon kafasını kaldırıp müdüre baktı. Gözleri ve ağzı yavaş yavaş açılan Namjoon, elinde olmadan "Ne..." derken müdür kafasını Namjoon'a çevirdi ve gülümsedi. "Güzel bir üniversite kazanmana sevindim" dedikten sonra rahat gülümsemesini saklayamayan Namjoon ayağa kalkıp eğildi. Oturduğu yerden uzaklaşırken bir ses onu durdurdu.

Müdür ona zarfı vermeyi unutmuş...

**

Eve elindeki zarfa bakarak yürüyen Namjoon arada zarftan kafasını kaldırarak gülümsüyor ve iç çekerek ailesinden nasıl para isteyeceğini düşünüyordu.
Kilidi çevirip açtı ve kapıdan içeri girip kapıyı kapattığın da "Ben geldim" diyerek ayakkabılarını da çıkardıktan sonra kendi odasına doğru yönelen Namjoon, annesinin endişeli sesi ile durdu. Ses, kapısı kapalı olan mutfaktan geliyordu. "Evi nasıl 3 gün de boşaltırız..." gelen sesle sözü kesilen annesinin büyük bir nefesle iç çekerek kapıya yöneldikten sonra Namjoon kapıdaki gelen gölgeyle odasına koştu. Kapısını kapatıp kitledikten sonra kendini yüz üstü yatağa attı. Yatak bir iki kez yukarı ve aşağı sallandıktan sonra Namjoon dikildi ve odasına göz gezdirdi. Odanın sağ ortasında dolabı, karşı tarafında ise çalışma masası yer alıyordu. Ortada gelişi güzel kapıdan yatağa kadar uzanan bir siyah halı, üstünde buruşuk bir şekilde beyaz küçük kağıtlar yer alıyordu. Basık ve karanlık bir odaydı.

Çalışma masasının üstündeki güzel kadınlara bir göz gezdirip dolabına yönelen Namjoon, dolabın kapağını açıp boş boş baktıktan sonra dolabın kapağına tekme koydu. Halının üstündeki dolap parçaları daha çok artmıştı. Ayağının acımasıyla daha yumuşak bir yer olan yatağına vurdu. Masanın üstünde yüksek bir sesle titreyen telefon Namjoon'u durdurdu ve bir an duraksamasına neden oldu. Yutkundu ve hızlı adımlarla telefonu eline alıp açtı. Kulağına dayadığında çok tanıdık bir ses duymuştu.

"Namjoon, ben Yoongi."

..

..

..

..

..

..

..

Sadece bir video izledikten sonra aklıma böyle saçma bir kurgu geldiğine inanamıyorum. Bu kurgu da bana yardımcı olan swndlr'a teşekkür ederim. İkimiz de ilk defa fic yazıyoruz, o yüzden hatalarımızı maruz görünüz.

Sevginizi ve vote'larınızı eksik etmeyin. Fic'in konusu hoşunuza gittiyse paylaşmaktan çekinmeyin lütfen. Bu kurgu benim için çok önemli. Çok severim bu tür konuları.

Sevgilerimle, teddylois.

The Goblet GangWhere stories live. Discover now