VI - ❝Bataklıkta Açan Çiçek❞

Start from the beginning
                                    

"Demek birine âşıksın?" diye sordu tek kaşını kaldırarak. Sanırım istediğim sonuca ulaşmış ve onu kızdırabilmiştim.

Onu onayladım uslanmadan. "Evet."

"Âşık olduğun adam bu evde benimle kalmana nasıl göz yumuyor?" diye sordu sinirle. "Pardon ya adam dedim."

Çenemi dikleştirdim. "Beni kaçırdın sen."

Zamir ilk kez kahkaha attı. Gülüşü ince bir melodi gibi kulak perdemden sızdı ve doğrudan içime girip tüm bedenime yayılmıştı. Her damarımı sarmalayan sesinin güzel tınısı bir an için bedenimi titretmek istedi fakat zorlukla da olsa kendimi dizginleyebildim.

"Ben seni kaçırmadım, keçi." Elini saçlarından geçirip dudaklarını kıvırarak bana baktı. "Sen bana kaçtın."

"Nah sana kaçtım!" diye hiddetle bağırdım yüzüne doğru.

"Oha! Zamir'in yeni sürümü çıkmış!"

Başımı kaldırdım, elinde bir kâse mısırla Baran, salona inen merdivende durmuş bize bakıyordu. Kaç dakikadır bize bakıyordu bilmiyorum ama film izliyormuş gibiydi. Sinirlerim iyice gerildi. Delirmemek adına salondan koşar adım çıkıp odama girdim, kapıyı Zamir'in gelme ihtimaline karşılık kilitledim.

Gözlerim ilk kez krem renkli odada dikkatle gezinirken her şeyin oldukça düzenli olduğunu fark ettim. Tavana kadar uzanan ve tüm duvarı kaplayan aynalı dolapta benim için alınan kıyafetler vardı. Duvarın kenarında büyük pencereye yapışık tek kişilik yatak vardı. Yatağın yanında Zamir'in ben uyurken sırtını yasladığı komodini gördüm, kalbim kasıldı. Bütün gece orada oturmuştu. Elini yanağıma koymuş ve uyumamı sağlamıştı. Bazen sigara yakmıştı ama kokusu beni rahatsız etmemişti.

Bir anda yatağın karşısındaki makyaj masasına odaklandım. Elim çekmeceye gitti, ilk kez baktığımı anımsamıştım. Çekmecede makyaj malzemeleri bulmayı beklemiyordum kesinlikle. Gözlerim anında rujlara takılırken elim dudak tonuma yakın pembe ruja gitmişti. Ruju özenle dudaklarıma yedirdiğim anda bir hapşırık sesi dikkatimi dağıttı. Kapıya doğru ilerledim, Zamir tekrar hapşırıp odasına girdi ve kapıyı kapattı.

Yanına gidip gitmemek arasında kaldım ve odamdan çıkmaya cesaret edemedim. Ne zaman onunla yalnız kalsam saçmalıyordum. Ona tatlı demiştim! Bundan ötesi yoktu ki. Bir de birine âşık olduğum yalanını atmıştım ve bu meseleyi deşeceği kesindi.

Öte yandan dedemin telefonundan beni arayan adam bir daha aramamıştı. Telefonu bir an olsun yanımdan ayırmasam da hiçbir çağrı yoktu.

Kapım çaldığında irkildim. Baran, "Benim, Naz." Biraz bekledikten sonra ona kapıyı açtım.

Elinde tuttuğu tepsiyi bana uzattı. "Vefa borcunu ödemelisin bence." Merakla baktığım tepsiyi itinayla tepsiyi elime tutuşturdu. "Çocuk grip oldu. Ateşi yok ama hasta ve halsiz. Bunları ona götür."

"Tamam," dedim ifadesiz tutmaya çalıştığım bir tonla. Sanki dünden razı değilmişim gibi...

Tepsiyi alarak Zamir'in odasının önüne geldim, durdum. Baran, "Girsene içeri. Seni ısırmaz," dedi. Gözlerimi kısarak ona döndüm.

"Kapıya kulak dayayacakmışsın gibi hissediyorum."

Baran eliyle alnına vurdu. "Foyam ortaya çıktı desene."

Kapı sadece bir kez tıklatıp içeri girdim, sola döndüm. Zamir, sırtı kapıya doğru dönük şekilde ince yorgana sarılmış durumda yatağında yatıyordu. İçeri girdiğimi fark ederek kıpırdandı fakat dönmedi.

"Baran, hiçbir şey istemiyorum," dedi agresif bir ses tonuyla. "Çık git."

"Gideyim?"

Sesimi duyunca kıvrak bir hareket ile döndü. Tepsi elimde yaklaştım, komodinin üzerine bıraktım. Tepsiyi bırakırken komodin üzerinde gördüğüm kitaba kaşlarımı birleştirerek baktım. Kitabın ismini okumuş olmama rağmen sohbet başlatmak niyetiyle, "Yeraltından Notlar mı?" diye sordum. Kitabı okumuştum ve çok sevdiğim kitaplar arasındaydı.

HALEFWhere stories live. Discover now