0.1 is it hurt?

12.4K 685 872
                                    

Other People, LP

Salıncakta oturmuş, dondurmamı yiyor ve aynı zamanda Justin Bieber'dan bir şarkı mırıldanıyordum. Ailem, evde oturmayı bırakıp arkadaşlarımla oyun oynayayım diye bana biraz para vermişti ve parka göndermişti. Sabahın sesi yorucuydu, cıvıldayan kuşlar ve çocuklarını parka getiren ailelerin telaşla söylendiği için yuvarlanan kelimeleri kulakları dolduruyordu. Ben yalnızca oturuyordum: Bir arkadaş edinmek için.

Ama kimse benimle arkadaş olmak istemiyordu, çünkü parktaki diğer çocuklar garip olduğumu düşünüyordu. Henüz 7 yaşında ufak bir çocuktum ama o zamandan insanlara dair ümidimi kesmiştim. Diğer herkes gibi sıradan olmama karşın, bazı tavırlarım diğer çocuklardan farklıydı ve çoğu zaman ebeveynler söylüyordu çocuklarına, benden uzak durmalarını. Kaybettiğim bir şeyler vardı, hissediyordum, zira henüz küçük bir  çocuktum; hayattaki tek isteğim kum havuzunda dizlerimi kirletmekken ya da kıçımı güneşten ısınmış metal kaydıraklarda yakmakken bu düşünceler arasında kavrulup toplumdan soyutlamamalıydım kendimi. Bir çocuktum, bir başka çocukla arkadaş olmaya korkan bir çocuk.

Salıncakta sallanırken sert bir tekmeyle yere düştüm, bu pek sık olmuyordu; çocuklardan şiddet görmeye alışkın değildim, fakat ilk kez olduğunu da söyleyemezdim. Bir ucubeden farkım yok gibiydi onların gözünde. Brkaç kıkırdama işittim, sinüslerim sızlarken gözlerim dolmaya başlamıştı ama ağlarsam daha çok güleceklerini bildiğimden, titreyen çenemi kasarak buna engel oldum. Dondurmam elimden düşmüş, kum tanelerinin üstüne yerleşmişti. Tanrım, dondurmam kirlendiği için korkunç hissetmiştim. Yine parktaki çocuklar bana sataşıyordu... Yine.

Bir şey demeden gittiler ama ben kum üzerinde oturup dondurmamla bakışmaya devam ettim. Kaç dakika geçmişti bilmiyorum, ama dondurmam tamamen erimeden önce yanıma birisi gelip oturmuştu. Direkt olarak boğucu kül kokusunu almıştım burnuma, şaşırtıcıydı. Pek tercih edilen bir aroma olmasa gerekti.

"3 saniye geçti mi?" benimkinden biraz daha kalın, tok bir sesti fakat benden çok da büyük gibi durmuyordu.

Burnumu çekip "Çok saniye geçti. Neden?" Dedim.

"3 saniye kuralını bilmiyor musun?" kum olan avuç içlerini silkelediğini belirten sesler işittim, fakat ısrarla çekmiyordum bakışlarımı dondurmamdan.

Başımı sağa sola sallayarak bilmediğimi belirttim.

"Bir yiyecek yere düştükten sonra 3 saniye boyunca kirlenmez." dedi oturduğu yerde rahat bir pozisyon edinerek. "İnsanlar çok sakar olduğu için Tanrı evrene böyle bir kural koymuş. Ama bu kural benim için 1 ya da 2 günü de bulabiliyor."

"Neden?" dedim merakla. Umursamazca omuz silkti.

"Artık onun için yapabileceğimiz bir şey olduğunu sanmıyorum." dedi başıyla dondurmamı işaret ederek. Haklı olduğunu bildiğimden ağlamaya devam ettim ve tam o sırada çenemden süzülen bir damla gözyaşı dondurmama aktı.

"Şimdi daha çok hiçbir şey yapamayacağız, gözyaşın aktı." diyerek yüzünü buruşturdu. Beklemediğim bir anda üstündeki ekoseli gömleğin koluyla gözyaşlarımı sildi. Hatta akan burnumu da sildi ki nasıl benden iğrenmediğine hayret ettim. Tam o sırada, gömleğinin yırtık olduğunu fark ettim. Yüzümü yüzüne çevirdim, ilk kez görüyordum, fakat gözlerimin irileşerek onu süzmesine engel olamamıştım.

ice cream | taekookWhere stories live. Discover now