XXV. Bir Fikir

222 9 3
                                    

Endişeli izleyişten bitkin düşmüş olan Mr. Lorry nöbet yerinde uyuyakalmıştı. Bu belirsiz durumun onuncu sabahında Mr. Lorry, içeri dolan gün ışığıyla irkilerek uyandı, gecenin zifiri karanlığında üzerine çöken ağırlıkla uyuyakalmış olmalıydı.

Gözlerini ovuşturup silkindi; ama tüm bunları yaparken bile hâlâ uyuyup uyumadığından emin değildi. Çünkü Doktor'un odasının kapısına gidip içeri baktığında, ayakkabıcı tezgâhının ve aletlerinin yeniden bir kenara konduğunu ve Doktor'un pencerenin önünde kitap okuduğunu gördü. Üzerinde her zamanki sabah kıyafeti vardı ve yüzü (Mr. Lorry'nin açıkça görebildiği gibi) hâlâ solgun olsa da, sakin bir ilgi ve dikkate bürünmüştü.

Mr. Lorry kendisinin artık uyanmış olduğuna kanaat getirse de, o sersemlemiş haliyle, bir an için son günlerdeki bu ayakkabıcılık meselesinin kendi kafasında yarattığı can sıkıcı bir hayal olup olmadığına karar veremedi; ne de olsa arkadaşı her zamanki kıyafetleri ve görüntüsü ve her zamanki meşguliyetiyle tam karşısında oturuyor ve kendisinde meydana gelen değişiklik ya da rahatsızlığa dair en ufak bir belirti göstermiyordu.

İlk anda yaşadığı zihin karmaşasının ve şaşkınlığın ardından her şey biraz daha netleşiyordu. Eğer bu yaşananlar gerçek olmasaydı ve geçerli bir sebebi olmasaydı, Jarvis Lorry'nin orada ne işi vardı? Neden Dr. Manette'in muayenehanesindeki kanepede, üzerinde kıyafetleriyle uyuyakalmıştı ve sabahın bu erken saatinde Doktor'un yatak odasının kapısının önünde bu meselelerle kurcalıyordu kafasını?

Birkaç dakika içinde Miss Pross yanına gelmiş bir şeyler fısıldıyordu. Eğer içinde hâlâ bir şüphe kırıntısı kalmış olsaydı Miss Pross'un sözleri kesinlikle bunu gidermiş olacaktı; ama o zamana kadar Mr. Lorry'nin zihni berraklaşmış, aklında herhangi bir şüphe kalmamıştı. Her zamanki kahvaltı saatine kadar beklemeyi, sonra da sanki hiçbir şey olmamış gibi Doktor'la görüşmeyi önerdi. Eğer Doktor her zamanki doğal durumundaysa, Mr. Lorry, tedbiri elden bırakmadan, ondan artık bunca sıkıntının içinde toparlayabildiği kadarıyla biraz akıl fikir vermesini isteyecekti.

Kendini Mr. Lorry'nin sağduyusuna bırakmış Miss Pross ile birlikte plan itinayla uygulandı. Her zamanki usule uygun giyinip kuşanması için bolca vakti olan Mr. Lorry, kahvaltıda beyaz keten gömleği ve düzgün bacaklarını ortaya koyan her zamanki ipek çoraplarıyla yerini aldı. Doktor her zamanki gibi kahvaltıya çağrıldı ve o da teşrif etti.

Mr. Lorry; ona ancak nazikçe ve aşama aşama yaklaşabilirlerse sağlam bir ilerleme kaydedebileceklerini düşünüyordu ve bu yolla anlayabildikleri kadarıyla, Doktor kızının düğününün bir gün önce olduğunu sanıyordu. Laf arasında geçen, ama aslında kasıtlı olarak bahsedilen ve hangi günde ve ayda olunduğunu ortaya koyan bir mevzu Doktor'u düşünmeye, kafasında hesap yapmaya itmiş, gözle görünür ölçüde huzursuz etmişti onu. Öte yandan, diğer her açıdan o kadar kendindeydi ki, Mr. Lorry aradığı çareye ulaşmaya azmetti. Çare Doktor'un kendisiydi.

Böylece kahvaltı bitip sofra toplandıktan sonra Mr. Lorry ile Doktor yalnız kaldıklarında, Mr. Lorry şefkatli bir sesle arkadaşına şöyle dedi:

"Dostum Manette, aramızda kalsın ama beni derinden ilgilendiren çok tuhaf bir mesele hakkında görüşlerinizi almak için sabırsızlanıyorum; yani aslında bana çok tuhaf geliyor, belki de benden daha bilgili olduğunuz için size o kadar tuhaf gelmeyecek."

Son günlerdeki meşguliyetinden dolayı rengi değişen ellerine göz atan Doktor'un canı sıkılmış görünüyordu, ama Mr. Lorry'yi dikkatle dinledi. Biraz önce ellerine yeterince göz atmıştı.

İki Şehrin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin