XX. Namuslu Esnaf

358 15 4
                                    

Fleet Caddesi'nde, yanında afacan oğluyla taburesinde oturan Mr. Jeremiah Cruncher'ın gözünün önünden her gün çeşit çeşit bir dolu insan geçiyordu. Kim günün bu yoğun saatlerinde Fleet Caddesi'nde oturur da önünden geçen ve biri güneşle birlikte batıya, diğeri doğuya, güneşin battığı yerde oluşan kızılların ve morların ötesindeki ovalara doğru ilerleyen iki muazzam kafile karşısında afallayıp kalmazdı ki?

Mr. Cruncher ağzında saman çöpü oturmuş, asırlardır cehennemi saran nehirdeki akıntıyı izleyen kayıkçı gibi, bu iki akıntıyı izliyordu ama Jerry bu akıntıların bir gün kuruyacağına hiç ihtimal vermiyordu. Umarım olmazdı da, zira gelirinin küçük bir kısmı çıtkırıldım hanımları (çoğunlukla iyi giyimli, orta yaşı geçmiş olanları) Tellson tarafından karşı kıyıya geçirmekten elde ederdi. Bu kısacık ahbaplıklarda Mr. Cruncher her seferinde, hanımefendilere büyük ilgi gösterir, sağlıklarına kadeh kaldırma şerefine ulaşmak için müthiş bir arzu duyardı. İşte gelirinin bir kısmını, şimdi olduğu gibi, bu hayırseverliğin mükâfatı olarak verilen paralardan elde ederdi.

Eskiden bir şair kalabalığın çok olduğu yerlerde bir tabureye oturup gelip geçen insanlara bakarak düşüncelere dalarmış. Kalabalığın içinde bir taburede oturan Mr. Cruncher ise, şair olmadığından fazla düşünmüyor, yalnızca etrafa bakınıyordu.

Ancak şimdi kalabalığın ve yaşı geçkin kadınların fazla olmadığı bir mevsimdi ve genel olarak işleri o kadar kötü gidiyordu ki Mrs. Cruncher'ın ah ettiğine dair güçlü bir kuşku uyandı içinde, tam o sırada batıdan Fleet Caddesi'ne doğru akan alışılmadık bir kalabalık dikkatini çekti. Mr. Cruncher bir süre baktıktan sonra bunun bir cenaze kalabalığı olduğuna karar verdi; cenazeyi protesto eden bir yığın insan büyük bir kargaşaya yol açmıştı.

"Bak Jerry," dedi Mr. Cruncher oğluna dönerek, "cenaze geliyor."

"Yaşşa baba!" diye bağırdı küçük Jerry.

Küçük beyden çıkan bu neşeli çığlıkta gizemli bir durum vardı. Daha yaşlı olan beyse bu çığlıktan pek hoşlanmamıştı; fırsatını bulunca küçük beyin kulağına doğru bir şaplak indirdi.

"Ne oluyoruz? Ne bağırıyorsun? Babana bir şey mi demeye çalışıyorsun serseri herif? Bu çocuk da fazla oluyor artık ama!" dedi Mr. Cruncher onu süzerek. "Kendi yetmezmiş gibi bir de yaşasın diye bağırıyor! Bir daha sesini çıkarma yoksa tepene çökerim senin ha. Duydun mu beni?"

"Kötü bir şey demedim ki," diye itiraz etti Küçük Jerry, yanağını ovuşturarak.

"Kısa kes," dedi Mr. Cruncher; "Laflarım kendine sakla. Şu taburenin tepesine çık da bak bakalım şu kabalığa."

Çocuk babasının sözünü dinledi, kalabalık yaklaşmıştı; soluk renkli bir cenaze arabasının ve gene soluk renkli bir matem arabasının çevresinde bağrışıp onları yuhalıyorlardı; matem arabasının içinde, konumunun ağırlığı gereği soluk renkli kıyafetler giymiş olan yas tutan tek kişi vardı. Halinden hiç hoşnut değildi, çünkü arabayı çevreleyen gürültücü kalabalık onunla alay edip surat asıyor ve durmadan inleyerek, "Yuh! Casuslar! Yuuh! Casuslar!" diye ve daha bir dolu tekrar edilemeyecek, ağza alınamayacak iltifat eşliğinde bağırıyorlardı.

Cenazeler her zaman Mr. Cruncher'ın ilgisini çekmişti; ne zaman Tellson'ın önünden bir cenaze geçse, bunu pürdikkat izler, heyecanlanırdı. Bu yüzden, doğal olarak, cenazeye eşlik eden bu alışılmadık grup onu oldukça heyecanlandırmıştı ve hemen önünden koşan adama sordu:

İki Şehrin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin