Oğlan aceleyle tuttuğu küçük elin sahibini sürüklemeye başladı.
"Acele et geç kalacağız!"
Küçük kızın daha cevap vermesine dahi fırsat vermeden onu bir ormana soktu. Minik adımlarla, var güçleriyle koşuyorlardı.
"Yah Mark! Nereye götürüyorsun beni, evden çıkmadan önce de konuşmadın ki!"
Küçük kız cümlesini nefes alışverişleri arasından zar zor bitirebilmişti. Tam yeniden bir cümle kuracaktı ki durmalarıyla kafasını ondan biraz uzun olan bedene çarptı.
"Üzgünüm, iyi misin?"
Eliyle acıyan yerini tutarken başını hafifçe salladı.
"Uh, acıd- Woah!"
Küçük kızın cümlesini kesen gördüğü manzaraydı.
"Mark sende görüyor musun? Mavi gökyüzü çok güzel"
Mark az önce onu ittirerek koşan bedene doğru giderken gülmeye başlamıştı.
"Hey neye gülüyorsun?"
Markın kıkırtıları artık küçük kızın da dikkatini çekmişti.
"Hiç, sadece aksanın çok şirin"
Kız, oğlanın dalga geçmesine karşılık gülerek hafifçe omzuna vurdu ve önündeki nefes kesici manzaraya döndü.
"Mavi gökyüzü"
-🍒-