Kırk Üçüncü Bölüm

403 17 2
                                    

Aile yaşamında bir şey yapabilmesi için karı koca arasında ya kesin bir anlaşmazlık ya da sevgi dolu bir anlaşma olmalıdır. Karı koca arasında ilişki belirsizse, anlaşmazlık da, sevgi dolu anlaşma da yoksa, bu durumda hiçbir şey yapılamaz.

Çok aile, sırf karı koca arasında tam bir anlaşmazlık ya da anlaşma olmadığı için ikisinin de çoktan bıktıkları yeri yıllarca değiştiremezler.

Güneşin artık ilkbahardaki gibi değil, yazın parladığı gibi parladığı, bulvarlarda ağaçların çoktan yaprak açıp yapraklarının tozla kaplandığı Moskova'da yaşam Vronski için de Anna için de çekilmez olmaya başlamıştı artık. Ama çok önceden kararlaştırdıkları gibi Vozdvijenskoye'ye gitmiyorlar, son zamanlarda aralarında anlaşma olmadığı için ikisinin de nefret ettiği Moskova'da kalmayı sürdürüyorlardı.

Onları birbirinden uzaklaştıran sinirli havanın görünüşte hiçbir nedeni yoktu. Durumu açıklığa kavuşturmak için girişilen tüm çabalar bu sinirli havayı ortadan kaldıramadığı gibi, daha da güçlendirmişti. İçte kalan bir sinirlilikti bu. Nedeni de Anna için Vronski'nin ona olan aşkının azalması; Vronski için de, Anna'nın yüzünden kendini soktuğu kötü durumdan –Anna da bu durumu hafifleteceğine daha da ağırlaştırıyordu– duyduğu pişmanlıktı. Sinirliliklerinin nedenini Anna da, Vronski de gizliyor, açıklamıyor; ama karşılıklı olarak birbirlerini suçluyorlar, her fırsatta bunu birbirlerine anlatmaya çalışıyorlardı.

Anna için Vronski bütünüyle, alışkanlıklarıyla, düşünceleriyle, istekleriyle, ruh ve fizik yaradılışıyla, yalnızca sevgi, kadınlara duyulan sevgiydi. Bu sevginin tek sahibi olmak istiyordu. Azalmıştı bu sevgi. Öyleyse Vronski sevgisinin bir bölümünü başka kadınlara ya da başka bir kadına ayırmıştı. Anna kıskanıyordu bu yüzden. Bir kadından değil, sevgisinin azalmasından kıskanıyordu Vronski'yi. Kıskanması için bir neden yoktu henüz ortada. Arıyordu bu nedeni. En küçük nedenlerle kıskançlığını bir şeyden ötekine geçiriyordu. Kâh bekârlığından yararlanarak kolaylıkla ilişki kurabileceği kötü kadınlardan kıskanıyordu onu, kâh karşılaşabileceği sosyeteden kadınlardan, kâh Vronski'nin onunla olan bağlarını koparıp evlenmeyi düşündüğünü kurduğu, bir kızdan. Anna'ya çok acı veren bu sonuncu kıskançlığıydı. Bunun en önemli nedeni de içten oldukları, sevgi dolu bir anda Vronski'nin Anna'ya annesinin onu çok az tanıdığı için onu Prenses Soronika ile evlendirmek isteyecek kadar ileri gittiğinden söz etmesiydi.

Kıskandığı için kızıyordu Vronski'ye Anna. Her şeyden ona kızabileceği bir neden çıkarmaya çalışıyordu. Durumunda ağır olan her şeyde onu suçlu görüyordu. Moskova'da umutla umutsuzluk arasında acı dolu bekleyişinden de, Aleksey Aleksandroviç'in yavaşlığından da, kararsızlığından da, yalnızlığından da hep onu sorumlu görüyordu. Vronski onu sevseydi durumunun bütün ağırlığını anlar, çekip alırdı onu bu kötü durumdan. Köyde değil de Moskova'da olmalarının suçu Vronski'nindi. Anna'nın istediği gibi, gömülürcesine yaşayamıyordu köyde Vronski. Sosyeteyi istiyordu. Bu yüzden de ağırlığını anlamak istemediği bu korkunç duruma sokmuştu Anna'yı. Oğlundan temelli ayrılmasının suçu da onundu.

Aralarında seyrek olan duygu ve sevgi dolu anlar bile yatıştıramıyordu artık Anna'yı. Vronski'nin şefkatinde eskiden olmayan, Anna'nın sinirini bozan bir sakinlik, kendine güven vardı şimdi.

Hava kararmıştı. Bir bekârlar yemeğine gitmişti Vronski. Anna yalnız başına onun dönmesini bekliyordu. Vronski'nin odasında (sokağın gürültüsünün en az duyulduğu oda burasıydı) bir aşağı bir yukarı dolaşıyor, bir gün önceki kavgalarında geçen sözleri ayrıntılarıyla bir bir geçiriyordu aklından. Kavganın unutamadığı kırıcı sözlerinden geri geri gidip bu sözlere neden olan şeye geldi. Sonunda, konuşmasının başına vardı. Konuşmanın böylesine masum, ikisini de hiç ilgilendirmeyen bir şeyden başladığına uzun süre inanamadı. Oysa gerçekten de öyleydi. Tartışmaları Vronski'nin, gereksiz gördüğü kız okullarıyla alay etmesinden başlamıştı. Anna savunmuştu bu okulları. Vronski, kadınların öğrenim görmelerine genelde karşı olduğunu hafife alır gibi bir dille belirtmiş, Anna'nın sorumluluğunu üzerine aldığı İngiliz kızı Hanna'nın fizik öğrenmeye hiç de gereksinimi olmadığını söylemişti.

Anna KareninaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin