Yirmi Dördüncü Bölüm

465 17 0
                                    

Prenses Şçerbatskaya çeyizin yarısı bile yetiştirilemeyeceği için düğünün beş hafta sonraki yortudan önce yapılamayacağı görüşündeydi. Öte yandan, düğünü yortudan sonraya bırakırlarsa bu kez da çok geç kalmış olabileceklerini söyleyen Levin'e hak vermemek elinde değildi. Prens Şçerbatski'nin yaşlı teyzesi çok hastaydı. Kısa bir zaman sonra ölebilir, matem nedeniyle düğün gecikebilirdi. Prenses çeyizin küçük bir bölümünü şimdi hazırlamaya, geri kalan büyük bölümünü de sonra yollamaya karar vermişti. Levin'in, bunu kabul edip etmediğini açıkça söyleyememesi de onu çok kızdırıyordu. Yeni evliler düğünden hemen sonra köye gideceklerdi. Asıl çeyiz orada gerekli olmayacağı için bu düşünce akla daha bir yatkındı.

Levin çılgın gibiydi hâlâ. Evrenin varoluşunun tek, en önemli nedeninin kendi ve onun mutluluğu olduğunu; şimdi düşünecek, gerçekleştirmeye çalışacak bir şeyi olmadığını; her şeyi başkalarının onun için yaptığını, yapacağını düşünüyordu. Gelecek üzerine bir planı, bir amacı bile yoktu. Bunu düşünmeyi başkalarına bırakıyor, her şeyin çok çok iyi olacağından kuşku etmiyordu. Yapması gereken şeylerde ağabeyi Sergey İvanoviç, Stepan Arkadyeviç, bir de prenses yol gösteriyorlardı ona. Önerilen her şeyi hemen kabul ediyordu. Ağabeyi borç para almıştı onun için. Prenses düğünden sonra Moskova'dan ayrılmasını salık vermişti. Stepan Arkadyeviç, Avrupa'ya gitmelerini söylemişti. Hepsine, "Evet" diyordu. "Bir haz duyuyorsanız bildiğiniz, istediğiniz gibi yapın," diye geçiriyordu içinden. "Mutluyum ben, ne yaparsanız yapın. Ne daha çok mutlu olabilirim ne de daha az." Stepan Arkadyeviç'in Avrupa'ya gitmelerini salık verdiğini Levin Kiti'ye açtığında, Kiti'nin bunu kabul etmediğini, gelecekteki yaşamları üzerine birtakım kesin dilekleri olduğunu görünce pek şaşırdı. Kiti, Levin'in köyde sevdiği bir işi olduğunu biliyordu. Kiti'nin bu işi anlamamakla kalmayıp anlamak da istemediğinin farkındaydı Levin. Ama bu, Kiti'nin bu işi çok önemli saymasına engel olmuyordu. Bu nedenle Kiti evlerinin kötü olacağını biliyor, sürekli kalmayacağı Avrupa'ya gitmek yerine evine, köye gitmek istiyordu. Onun açıkça söylediği bu isteği Levin'i şaşırtıyordu. Hiçbir şeyi umursamadığı için hemen Stepan Arkadyeviç'e koştu. –Bu onun göreviymiş gibi– köye gitmesini, orada her şeyi bildiği gibi, öylesine üstün olan zevkine göre yapmasını diledi.

Stepan Arkadyeviç, köyden döndükten sonra –yeni evliler için her şeyi hazırlamıştı orada– bir gün Levin'e:

— Bak ne diyeceğim, dedi. Günah çıkarttığını gösteren belgen var mı senin?

— Yok. Ne olacaktı?

— Nikâh kıyılmaz belgen yoksa.

— Ay, ay, ay! diye bağırdı Levin. Dokuz yıldır ne oruç tutarım, ne kiliseye giderim ben. Hiç düşünmedim.

Stepan Arkadyeviç gülümsedi.

— Çok hoşsun! dedi. Bir de bana nihilist dersin. Ama olmaz. Oruç tutmalı, ayinlere gitmelisin.

— Ne zaman? Dört gün kaldı şunun şurasında.

Stepan Arkadyeviç bu işi de halletti. Levin günah çıkartmak, kutsal ekmekle şarap almak için oruç tutmaya başladı. İnanmayan; ama başkalarının inancına saygı duyan bir insan olarak Levin için kilisedeki bir törene katılmak çok ağır bir yüktü. Şimdi de, içinde bulunduğu, her şeye karşı duygululuk, yumuşaklık dolu ruhsal durumda bu ikiyüzlülük zorunluluğu Levin'e yalnızca ağır gelmiyor, aynı zamanda da bütünüyle olanaksız görünüyordu. Şimdi, ruhsal yönden yüceldiği, yaşamı renklendiği bir sırada ya ikiyüzlülük yapmak ya da dine saygısızlık etmek zorunda kalacaktı. Ne birini ne de ötekini yapacak gücü buluyordu kendinde. Ama Stepan Arkadyeviç'i kaç kez sorguya çektiyse, belgenin oruç tutmadan alınıp alınamayacağını sorduysa, Stepan Arkadyeviç hep bunun olanaksız olduğunu söylemişti.

Anna KareninaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin