Yirmi Üçüncü Bölüm

380 18 7
                                    

Stepan Arkadyeviç, yüzünde mahkemede koltuğuna otururkenki mağrur anlatımı andıran bir anlatımla girdi Aleksey Aleksandroviç'in çalışma odasına. Aleksey Aleksandroviç ellerini arkasına bağlamış, odanın içinde dolaşıyor. Stepan Arkadyeviç'in karısıyla neler konuştuğunu düşünüyordu.

Stepan Arkadyeviç eniştesini görünce hiç alışık olmadığı bir çekingenlik duydu.

— Rahatsız etmiyorum ya? dedi.

Çekingenliğini gizlemek için yeni aldığı, değişik biçimde açılan puro kutusunu çıkardı, derisini kokladı, bir puro aldı içinden. Aleksey Aleksandroviç durgun:

— Hayır, rahatsız etmiyorsun, dedi. Bir şey mi istemiştin?

— Evet, istedim ki... seninle ko... evet seninle konuşmam gerek.

Stepan Arkadyeviç, hiç alışık olmadığı bu çekingenliğine şaşıyordu. Bu duygusu öylesine beklenmedik, öylesine tuhaf bir şeydi ki, Stepan Arkadyeviç bunun vicdanının sesi, yapmak niyetinde olduğu şeyin kötü olduğunu ona söyleyen vicdanının sesi olduğuna inanamıyordu. Zorladı kendini, ürkekliğini yendi. Yüzü kızararak:

— Umarım kız kardeşime olan sevgime, sana olan içten bağlılığıma, saygıma inanırsın, dedi.

Aleksey Aleksandroviç durdu, bir şey söylemedi. Ama yüzündeki, her şeye boyun eğdiğini, hazır olduğunu gösteren o mahzun anlatım Stepan Arkadyeviç'i şaşırtmıştı.

Stepan Arkadyeviç alışık olmadığı çekingenliğini yenmeye daha çok çalışarak:

— Kız kardeşim üzerine, ikinizin durumu üzerine konuşmak istiyordum, dedi. O niyetle geldim.

Aleksey Aleksandroviç acıklı acıklı gülümsedi. Kayınbiraderinin yüzüne baktı. Bir şey söylemeden masaya gitti, yarım bırakılmış bir mektubu alıp ona uzattı.

— Ben de her an bunu düşünüyorum, dedi. Duygularımı yazılı olarak daha iyi anlatabileceğim umuduyla şöyle bir mektup yazıyordum ona. Varlığımdan sıkıldığını biliyorum.

Stepan Arkadyeviç mektubu aldı. Eniştesinin, yüzüne diktiği donuk bakışlı gözlerine baktı, okumaya başladı.

"Varlığımın sizi sıktığının farkındayım. Buna inanmak gerçi çok güç oldu benim için; ama bunun böyle olduğunu, başka türlü de olamayacağını görüyorum. Sizi suçlamıyorum. Tanrı tanığımdır, hastalığınız sırasında sizi görünce aramızda geçen her şeyi unutmaya, yepyeni bir yaşama başlamaya karar vermiştim. Yaptığıma pişman değilim. Hiçbir zaman da olmayacağım. İstediğim tek şey vardı: Sizin mutluluğunuz, huzura kavuşmanız. Bu isteğimin olmadığını görüyorum şimdi. Gerçek mutluluğu, iç huzurunu size neyin vereceğini söyleyin bana. Her şeyimle emrinizdeyim, dürüstlüğünüze güveniyorum."

Stepan Arkadyeviç mektubu geri verdi. Ne söyleyeceğini bilemeden eniştesine şaşkın şaşkın baktı bir süre. Bu sessizlik ikisi için de son derece rahatsız ediciydi. Öyle ki, bir şey söylemeden eniştesinin yüzüne bakarken Stepan Arkadyeviç'in dudakları sinirli sinirli kıpırdıyordu.

Aleksey Aleksandroviç başını öte yana çevirdi.

— İşte bunları söylemek istiyordum ona, dedi.

— Evet, evet... (Hıçkırıkları boğazında düğümlendiği için başka bir şey söyleyemiyordu Stepan Arkadyeviç.) Evet, evet... Anlıyorum sizi...

Sonunda "evet"ten başka bir şey söyleyebilmişti. Aleksey Aleksandroviç:

— Onun istediğinin ne olduğunu bilmek istiyorum, dedi.

Anna KareninaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin