Yedinci Bölüm

1.7K 51 83
                                    

Kış sonunda, Kiti'nin sağlığının son durumunu öğrenmek, eski sağlığını kazanması için neler yapma gerektiğine karar vermek için Şçerbatskilerin evinde bir konsültasyon düzenlendi. Kiti hastaydı. İlkbahar yaklaştıkça sağlık durumu daha kötüye gidiyordu. Aile doktoru balıkyağı, demirli ilaçlar, yakı veriyordu ona. Bunlardan hiçbirinin bir yararı olmadığı, doktor ilkbahar gelmeden onun yurtdışına götürülmesinin iyi olacağını söylediği için ünlü bir doktoru çağırmışlardı. Henüz genç, oldukça yakışıklı ünlü doktor, hastayı iyice muayene etmek istedi. Görünüşte büyük haz duyarak, genç kız utangaçlığının barbarlık devrinden kalma bir şey olduğunu, henüz yaşlanmamış bir erkeğin, genç bir kızın çıplak bedenine dokunmasından daha olağan bir şeyin olamayacağı görüşünü savundu. Bunu olağan bulmasının asıl nedeni, aynı şeyi her gün birçok kez yapmasıydı. O anda hiçbir şey hissetmediğini, bunda bir kötülüğünün olmadığını; bu yüzden de, bir kızın ondan utanmasını yalnızca barbarlığın bir kalıntısı olarak görmekle kalmayıp bunu kendine bir hakaret saydığını söylüyordu.

Boyun eğmek gerekiyordu ona. Çünkü bütün doktorların aynı okulu bitirmiş olmalarına, öğrendiklerini hep aynı kitaplardan öğrendiklerine, aynı şeyleri bildiklerine karşın –ayrıca, bazı kimseler bu ünlü doktorun kötü bir doktor olduğunu söylerlerdi– prensesin evinde, çevresinde nedense, bir şeyi yalnızca bu ünlü doktorun bildiğine, Kiti'yi yalnız onun kurtarabileceğine inanılıyordu. Uzun, dikkatli bir muayeneden, utançtan şaşkın bir durumda tir tir titreyen hastanın orasına burasına tık tık vurduktan sonra ünlü doktor ellerini güzelce yıkadı, konuk odasında prensle ayakta konuştu. Prens, doktoru dinlerken ikide bir öksürüyor, yüzünü buruşturuyordu. Görmüş geçirmiş, kafası az çok çalışan, hastalık nedir bilmeyen bir insan olarak tıp bilimine inanmaz, bu komediye için için diş bilerdi. Kiti'nin hastalığının nedenini tam olarak yalnızca bu genç adamın bildiği düşüncesi de öfkesini artırıyordu. Ünlü doktorun, Kiti'nin hastalığı üzerine saçmalarını dinlerken avcıların "boşa havlayan köpek" deyiminin doktora pek yakışacağını düşünüyordu. Öte yandan doktor, bu yaşlı hanım evladına duyduğu küçümsemeyi güçlükle gizliyor, onun anlayış düzeyine inmek için kendini zorluyordu. İhtiyarla konuşacak bir şeyin olmadığını, evde söz sahibinin anne olduğunu anlamıştı. Güzel konuşmadaki ustalığını onun yanında göstermek niyetindeydi. O sırada prenses, yanında aile doktoruyla konuk odasına girdi. Prens, bütün bu komediyi ne denli gülünç bulduğunu belli etmemeye çalışarak çıktı. Prenses perişan bir durumdaydı. Ne yapacağını bilmiyordu. Kiti'ye karşı kendini suçlu hissediyordu. Prenses:

— Hadi doktor, dedi. Alınyazımızı söyleyin... Hiçbir şeyi gizlemeyin benden...

"Umut var mı?" demek istiyordu; ama dudakları titredi, soramadı bu soruyu.

— Evet doktor? diyebildi yalnızca.

— Önce arkadaşımla konuşayım prenses. Düşüncemi sunmak onuruna sonra erişeceğim.

— Yalnız mı bırakalım sizi?

— Uygun bulursanız...

Prenses göğüs geçirip çıktı.

Doktorlar yalnız kalınca aile doktoru, düşüncesini ürkek ürkek açıklamaya başladı. Verem başlangıcı olduğunu sanıyordu; ama... falan filan... Ünlü doktor dinliyordu onu, konuşmasının orta yerinde büyük altın saatine bakıp:

— Evet, dedi; ama...

Aile doktoru konuşmasını saygıyla kesti.

— Bildiğiniz gibi bizler veremin varlığını kesinlikle söyleyemeyiz. Asıl belirtilerin ortaya çıkmasına dek kesin bir belirti yoktur çünkü. Ama kuşku edebiliriz. Bazı belirtiler var: İştahsızlık, aşırı sinirlilik hâli gibi. Önce düşünülmesi gereken şudur: Veremden kuşku ediliyorsa, hastanın iyi beslenmesi için ne yapmak gerekir?

Anna KareninaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin