2. Bu tatlı koku kime ait?

Start from the beginning
                                    

Seokjin bu sefer bir saat kadar geri dönmemişti. Hava kararmaya başlıyordu. Jungkook neredeyse bilinçsizce yerde kıvranıyordu. Kendine zarar vermeye çalıştığı her anda Jimin ona engel olmuş, bir an önce bitmesini istemişti. İleriden duyulan atın ayak sesleriyle Jimin umutla o tarafa doğru baktı. Seokjin kokuyla başının döndüğünü hissediyordu. Yirmi küsür senelik hayatında hiç görmediği bir şey oluyordu. Sürünün yaşlı bilgesinin söylediğine göre yüz yıla yakın bir süredirde böyle bir olayla karşılaşılmamıştı. Seokjin ilaç şişesini Jimin'e verdi ve Jungkook'a içirdi. "Su" dedi Seokjin "bilge dediki onu su durdurabilir" elini alnına götürdü ve orayı sertçe ovaladı. Bilgenin söylediklerini hatırlamaya çalışıyor gibiydi. Arada uzunca bir mesafe bırakmış, Jungkook'a yaklaşmıyordu. "Nehir" dedi heyecanla. Bilgenin dediklerini kesinlikle yanlış anlamıştı ama doğrulayacak birisi de yoktu. Ne olduğu belli olmayan bu güzel kokuyu suyla sadece daha öteye taşıyacaktı, zavallı...  "Suya sok onu" yumruk yaptığı elini avucuna vurdu "ateşi ancak su söndürebilir! Böyle söyledi. Suya sok onu!" dedi tekrar. Jimin Jungkook'u zorla yerinden oynatmış nehrin kenarına yatırmıştı. Kulağa saçma geliyordu ama Jimin'in vücudundaki panik dalgası artarak devam ediyordu. Kardeşine yardım etmek istiyordu. Ne olduğunu bilmek istiyordu. Çaresiz kalmaktan nefret ediyordu.

Soğuk suyun etkisi bir kaç saniye Jungkook'u uyarmış, sonra tekrar alevler içinde yanmaya devam etmişti. İnlemeleri kısılan sesiyle pürüzlenmiş, havayı tırmalamaya devam etmişti.

Jimin Jungkook'u orada bıraktı ve Seokjin'in yanına gitti. Seokjin küçük bir çantayı ve örtüyü Jimin'e verip biraz daha uzaklaştı. Amcasının çocuğu falan demeyip kendinden küçük olanın üzerine atlayacaktı. Çok az kalmıştı. İçindeki kurt dişlerini boynuna geçirmek, soğuk suyun altında adını inleyerek ter içinde kalana dek onunla çiftleşmek istiyordu. Bu felaketti. "Acele et Jimin!" dedi. Jimin için de orada kalmak zor olmaya başlamıştı. Kardeşinden yükselen yoğunluk onu bile sarsmıştı. Onun hissettiği Seokjin'in aksine sahipleniş değil teslimiyetti. Jungkook onun burada diz çökmesine sebep olmak üzereydi.

"Özür dilerim Jungkook, yanında duramıyorum. Çok güçlü bu. Daha fazla yaklaşamam. Daha fazla kalamam." dedi Jimin üzgünce. Kardeşi için üzülüyordu. Kalbinden bir şeyler kopup gitmişti.

Jungkook acı bir şekilde gülümsedi. Nehir yatağında boylu boyunca uzanmış, kokusunu akan suyla gizlemeye çalışıyordu. Çünkü babası onu eve almıyordu. Gerçi onun da eve gidecek, köye girecek cesareti yoktu.

Jimin yavaşça yaklaştı. Elindeki su matarasını, içinde kızışmasını bastıracak bitkisel ilaç olan şişeyi, ve bir kaç dilim ekmeği olabildiğince yakınına bırakmış, örtüyü üzerine sermişti. "Bir şey olursa eğer bıçak da bırakıyorum" dedi ve koşarak oradan uzaklaştı.

Seokjin ile atlarına binip onu tamamen yalnız bırakmadan önce "yarın tekrar geleceğim" dedi. Atı huysuzlanırken elini onun tüylerinde gezdirmiş Seokjin merakla ona bakarken düşünmüştü ve tekrar bağırdı. "Yarın, sonraki gün ya da bir sonraki gün, ne kadar gelmem gerekirse geleceğim Jungkook seni tek bırakmayacağım!"

Jungkook'un duydukları çok da bir anlam ifade etmiyordu. Şu an burada tekdi ve hiçbir şey bu gerçeği değiştirmiyordu. Hava kararmış, suyun içindeki bedeni titriyordu. Jungkook dönüşümünün getirdiği ilk kızışma dönemini ormanın içinde, çamura saplanmış bir şekilde kendi başına yaşıyordu. Cidden daha iyisini hayal edemezdi. Hep bir alfa olup eşini mühürlemeyi hayal etmişti. Bunu değil.

Omega olmaktan da, alfalardan da, kurtlardan da nefret ediyordu. Bıçağı eline aldı ve etrafa göz gezdirdi.
Asla bir alfa yanına yaklaşamazdı. Asla bir alfayla birlikte olamazdı. Asla! Asla! Asla!

NEVERWhere stories live. Discover now