ASKER BİR KERE DOĞAR, VATANI İÇİN YAŞAR, ASLA ÖLMEZ!

7.3K 570 37
                                    


Zaman, onun kollarındayken akıp gitmesin diye yalvardığımdı.

Türkü çoktan bitmiş, Poyraz askerlerini uyumaya göndermişti. Yine her zaman ki gibi meşhur bankımızda oturmuştuk, zaman akıp gidiyordu ve ben onun omuzuna bıraktığım başımla kalbime bıraktığı huzurla tamamen bütündüm.

"Poyraz," dedim usulca. 

Gecenin sesi kulaklarımı dolduruyor, onun kutsanmış nefes sesi içime huzur dolduruyordu. Kalbim tamamen oyken ben onsuz nasıl hayatta kalabilirdim?

Konuşmadı ve söyleyeceklerimi dinlediğine dair hafif bir inilti çıkardı. Kalbim hızlanırken dudaklarımı birbirine bastırdım ve cehennemin ortasında bana cenneti bahşeden Allah'a şükretmeyi ihmal etmedim.

"Biz," Yutkundum ve devam ettim. "Biz ne olacağız?"

Ayrılmak değildi elbette. Ama sonumuz da belirsiz değildi. Bir araya gelmek bana öyle imkansız gelmeye başlamıştı ki artık içten içe bu düşüncelerimin ruhumu kül etmesine izin verir olmuştum.

Eli, nasırlı ve sert eli yüzüme nazikçe dokundu, saçlarımı geriye iterken gülümsedi. İşte yine aynı şey!

O güldü, benim gönlüm de çiçekler açtı.

Gülümsedim. Ta gözlerime ulaştı samimiyetim.

Kalın dudakları aralandı, sıcak nefesi yüzümü okşayıp benden kaçarken istemsizce titredim. Güzel gözlerinde sözlerinin teminatı vardı.

"Sonunu düşünmek neye yarar? Sen buradasın, biz beraberiz."

Nefesini yine aldı, yüzüme dokundurduğu elini geri çekti ve doğruldu.

"Sevda da yarını düşünmek, yarına kalmak be güzelim. Biz ne yarını düşünelim, ne de yarına kalalım."

Ben de doğruldum ve derin bir nefes aldım, gülümsedim ve kendimi içten içe teselli ederken konuştum.

"Biz bugünü yaşayalım, yarınımız da bugün olsun."

Düşünme diyordu ama yemin ederim ki karşımdaki dağlar kadar büyük yemin ederim ki bir an bile sonunu düşünmeden edemiyordum.

Biz ne olurduk?

Her şeyi geçtim, her şeyi bir rafa kaldırmak kolay geldi de kudretli bayrağın heybetli bedenine örtüldüğünü görmek... Devamını getiremeyeceğim bir hisle boğuşuyordum. Neydi bu? Ne anneler evlatlarını gördü, ne yarenler yari gördü de bi ben mi korkak oldum?

Hem utanıyorum bu duygudan hem de baş etmeye çalışıyorum.

Allah'ım, beni bir daha sevmemesine bile hazırlıklıyım ama diğerine asla.

Oysa çok acımasızım. Çok hadsiz ve bencilim. O hasret çektiği mertebeye ulaşmasın diye dua edecek kadar gaddar ve insafsızım.

"Daldın?" dedi okşayan bir sesle. Yüzünü bana dönmüştü ve karanlığa rağmen parıldayan gözlerinde sezdiğim şefkat duygusu beni rahatlatıyordu.

"Yok," dedim sessizce ve gülümsedim.

"Ahmet ve Şevval konusu hoş değil mi?" diye ekledim.

Kaşları çatılacak gibi oldu ama buna karşı koydu ve kafasını salladı.

"Sami Aslantepe hepimizi haşlayacak." dedi.

BORDO HAREKATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin