ŞAH VE MAT

15.2K 1K 104
                                    

Kahverengi gözlerini karanlıkta kaybolan bulutlara çevirdi ve yorgun bir nefes verdi.

Gözleri kanlıydı, göz altları mosmor. Üzerinde siyah bir tişört ve siyah bir pantolon vardı. Saçları hafif uzamıştı ve darmadağındı. Gözlerini kapattığı an aklına düşen kadın canını daha fazla yakamazdı herhalde.. Akşam gelen telefon Poyraz'ı beklediğinin üstünde üzmüştü. Yaklaşık iki haftanın sonunda, tam rahat bir nefes aldım derken nefesini yarıda kesti ölüm. Ölüm... Her şeye davetli, her oyunun bir parçası, her müziğin bir notası... Ölüm, son!

Poyraz, uzun parmaklarını koyu kahverengi saçlarının arasına daldırdı ve saçlarını sıkıntıyla karıştırdı. Kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı, gittiğinde gözüne birikecek bir damlaya bile tahammül edemezdi. İyi de Poyraz'ım, insan en çok annesine yanar. Yanmakta mıydı suç? Yananda mı, yakanda mı? Yakan ölüm müydü?

Gözlerini sabırla kapattı, boğazına düğümlenecek her nefesin adamlığından eksiltecek olduğunu düşünüyordu. Boğazına tek bir nefes bile düğümlenmeyecekti! Gittiği cenaze törenine Poyraz Ali olarak değil, Yiğit Demirbaş'ın oğlu Poyraz Ali olarak gidecekti. Ağlayamazdı, babası olsaydı ağlar mıydı? Ağlardı. Peki neden Poyraz tek damlasının hesabını yapıyordu?

Kahverengi gözlerini açtı, toprağına kan damladı.. Uçağın penceresine bakarken aklında biriken bütün cümleleri yok etti. Neydi sorunu? Neydi sorunları? Küçük Poyraz'ı bir psikopat yapan sorun neydi? Biliyordu, her şeyi farkındaydı. Yüzünün güzelliğinin aksine içi kapkaraydı sanki. Acımayacak gibi, acımasız olacak gibi. Öldürecek, bir katil gibi mi? Hayır hayır! O bir kahraman, öldürecek bir kahraman gibi.

Yanındaki boşlukta ufak bir kıpırdanma olmuş gibi kafasını boşluğa çevirdi, boşlukta küçük Poyraz'ı görüyordu sanki.

Delirmiş miydi? Hayır hayır! Acılarına zift döküyordu, karayla beyaz kapatılır mıydı? Beyaz masumdu, nasıl kirletmeye kıyacaktı adam? Karayı daha koyu bir karayla kapatırsa muhtaç olduğu bütün masumiyeti yok mu edecekti?

Soru şu, Poyraz Ali'nin beyaza ihtiyacı kalmış mıydı? Çevresinde ki her şey karayken beyazı işin içine sokamazdı. Çocukluğu beyaz değildi, annesi beyaz değildi...

Kahverengi gözlü oğlan çocuğu umutla gülümsedi ve koltuktan sarkan bacaklarını sallayarak kafasını cama çevirdi.

Hayatınızda ilk kez uçağa biniyordu, yanında oturan uzun boylu, kalıplı ve güçlü adama minnetten fazlasını duyuyordu. Ona neredeyse, baba, diyecek ve uzun bacağına sarılıp gittiği her yere onu da götürmesi için yalvaracaktı. Tekrar yurda dönmek istemiyordu, hiçbir şeyin tekrarı olmamalıydı. Parklara gitmek umrunda bile değildi, futbol oynamak ya da çikolata yemek... Hiçbiri umrunda değildi bunların, sıcak bir aile istiyordu. Annesi, babası ve küçük Poyraz... Kafasını heyecanla yanındaki adama çevirdi, heybetliydi ve yüzünde, gizlenmiş hafif gülümseme dışında hiçbir şey yoktu. Oğlan çocuğunun kendisine heyecanla baktığını görünce dudaklarının yanında belli belirsiz kıvrımlar oluştu ve sesinde muzip bir tını belirdi, artık konuşuyordu.

"Aslanım, kanatlanmak hoşuna gitti mi?"

Küçük Poyraz hayran olmuş gözlerle adamı incelerken bütün babaların bu kadar güçlü olup olmadığını düşündü. Sonra içinden, acaba babam da böyle miydi, diye geçirdi ve yüzünde parlayan ışıkları söndürmekten vazgeçip adamın sorusuna soruyla cevap verdi.

"Bir aslan kanatlanır mı?"

Sami şaşkındı, kafasını sağa sola salladı. "Bir aslan kanatlanmaz evlat." dedi.

BORDO HAREKATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin