16

1.7K 147 31
                                    

Pansy, Draco ve Blaise'i görür görmez hemen onların kompartmanlarına girdi. Adeta kendini onların üstüne atarken bir daha göreceğinden bile emin olmadığı arkadaşlarına sıkı sıkı sarıldı.

"Ah, çocuklar..."

Sonra biraz geriye çekilse ve ardından ikisinin arasına sıkıştı. Aralarında bir süre gergin bir sessizlik oldu. Sonunda Blaise konuştu.

"Draco işareti aldı."

Pansy'nin kaşları anında çatıldı. Bunu bekliyordu ama... Yine de bu onu sarsmıştı.

"Peki sen aldın mı, Blaise?"

"Annem bunu istiyordu ama babam - biliyorsunuz, o Ölüm Yiyen değil - anneme karşı çıktı. Sonunda onu ikna etti ama annem daha ne kadar dayanır bilemiyorum."

Pansy onun için sevindi ve arkadaşlarının sormasına izin vermeden kolunu sıyırıp gösterdi. Zaten çok solgun ve hastalıklı görünen Draco'dan bir hıçkırık gelince kalbi sızladı.

"Babam beni okula göndermek istemedi ve ben... Bir Parkinson ve Ölüm Yiyen olmak istemediğimi söyleyerek evden kaçtım."

Draco acıyla gülümsedi.

"Arkadaşlarımın da benim gibi boka batmasını görmek üzücü."

Blaise sarışın arkadaşına baktı.

"Ona söylesene."

Draco derin bir nefes aldı.

"Bana... bana Dumbledore'u öldürme görevi verildi."

Pansy kafasını ona hızla çevirdi.

"Ne? Bunu yapamazsın, Draco!"

"Ben de bunu istemiyorum, Pans. Ama yapmak zorundayım. O... Yani Karanlık Lord beni ailemle tehdit-"

Sözlerini bitiremedi ve eliyle yüzünü kapattı.

Her şey çok zordu.

***

Hermione yatma vakti gelip herkes odasına çekilirken Ron'a birkaç anlamlı bakış attı ve o da mesajı alıp bir şeyler uydurduktan sonra mutfağa doğru ilerledi. Hermione de susadıpını söyleyip mutfağa girerken bu gecenin son gece olduğunun bilincindeydi. Çünkü bu sabah sandığından önemli kitapları kesilmişti ve onları Harry'nin aldığı gerçeği su götürmezdi.

Mutfağa girer girmez Ron'un yanına gitti.

"Saptanamaz Genişletme Büyüsü'yle çantamı genişleterek içine gerekli tüm kitapları, kişisel eşyaları, evden aldıklarımı da ekleyerek tüm paramı ve kıyafetlerimi koydum. Sen de kıyafetlerini hazırla da koyalım. Ayrıca Harry için de almamız gerek çünkü o aptal küçük bir sırt çantasına sığan şeylerle bu maceraya atılabileceğini sanıyor."

Hermione sinirle nefes aldı.

"Noel tatilinden brikaö gün önce Hogsmade'den çadır almıştım. Onu kullanırız. Bu gece çıkacağımızı tahmin ediyorum, sabahı nerede geçiririz acaba?"

Ron bir süre düşündü.

"Hiçbir fikrim yok."

"Aslında ailemle..."

Hermione onları hatırlayınca acıyla yutkundu.

"...piknik yaptığımız bir orman var. Şimdilik orada kalıp birkaç haftaya bir yerimizi değiştirebiliriz."

"Bence de öyle yapalım. O zaman ben kendimin ve Harry'nin eşyalarını hazırlarken sen onu oyala."

Hermione Ron'u onayladı ve oturma odasında tek başına oturan Harry'nin yanına gitti. Arkadaşının yanına oturup ona laf attı.

"Harry, iyi misin?"

Harry sanki kzıın geldiğimi yeni fark etmiş gibi irkildi ve ardından ona yanıt verdi.

"İyiyim, sadece biraz uykum var."

Hermione uydurduğu yalana belli etmeden göz devirdi ve biraz sohbet etmeye çalıştıktan sonra Ron'un merdivenlerden indiğini görünce yapmacık bir şekilde esneyip sözde yatmaya gitti.

Ginny'yle kaldığı odadaki yatağın üzerinde bir sürü kıyafet vardı. Hermione onları çantaya koydu ve üstündeki eşofmanı çıkarıp bir kotla kazak giydi. Acaba Harry ne zaman gitmeye kalkardı?

Birkaç saat bekledikten sonra sonunda Ron'dan kararlaştırdıkları işaret geldi. Yani sesli bir esneme.

Hermione hemen çantasını aldı ve Ginny'ye sevgiyle gülümseyip yazdığı mektubu yatağına bıraktı. Sonra odadan çıkıp Ron'un odasına girdi.

Baştan aşağı giyinmiş ve çantasını takmış olan Harry'nin kaşları onu görür görmez çatıldı. Kızın odaya girmesiyle ayağa kalkan Ron'u da görünce anlamaya başladı.

"Siz... Hayır, izin vermiyorum."

Hermione de kaşlarını çattı.

"Artık bunun sadece seni değil herkesi ilgilendiren bir şey olduğunu anla, Harry. Ayrıca sen birkaç kitap ve iki kazakla ne yapmayı düşünüyorsun?"

Harry muhtemelen onları haklı buluyor ama asla taviz vermiyordu. Bu sefer Ron konuştu.

"Seni bırakmayacağımızı biliyorsun. Daha ne kadar uzatacağız?"

Gözlüklü genç gözlerini kapadı ve derin bir nefes aldı. Onları açtığında ise yeşillerindeki kızgınlığın yanında kabulleniş de vardı.

girls like girls // pansmione Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin