13

2K 176 50
                                    

2 hafta sonra...

Hermione Hogwarts Express'i beklerken Harry'nin yüz ifadesini izledi. Oldukça sıkıntılı duruyordu ve o bunun nedenini biliyordu.

Pansy'ye gideceğini söylediği günden iki hafta sonra, noelden üç gün önce biraz da utanarak erkekler yatakhanesine gidip Harry'nin sandığını karıştırmıştı. İçinde yemek ve kitaplar bulmuştu. Eh, bu da teorisinin doğrulanmasına ve Pansy'den gerçekten ayrılıyor olmasının daha çarpıcı bir şekilde onu vurmasına neden olmuştu.

Ardından Ron'a bunu anlatıp kendisini psikolojik olarak hazırlamasını söylemişti. Hep beraber Kovuk'a gittiklerinde Hermione ile Ron her ne kadar onun haberi olmasa da Harry'yle gidecekti.

Hermione Kovuk'a gider gitmez evine Cisimlenip annesi ile babasının zihinlerinden kendisini silecekti ve gerçekten, hem okulu bırakmak, hem Pansy'den ayrılmak, hem de ailesinin onu unutmasını sağlamak üst üste gelecekti. Bunların üstesinden gelmek tahmin edeceğinden de zor olacak gibiydi.

Sonunda Hogwarts Express'i gelip kendilerine bir kompartman bulduklarında Hermione konuştu.

"Çocuklar, Pansy'yi görmem gerek."

İkisi bunu doğal karşıladı ve olaylayıcı bir şekilde mırıldandı.

"Aslında ben... Onunla birlikte giderim diye düşünmüştüm."

Harry güldü.

"Sonsuza kadar ayrılmıyorsunuz Hermione, bir hafta sonra yine görüşeceksiniz."

Hermione de gülmeye çalışarak yutkundu.

"Ama anlıyorum, sevgilinle sıcak anlar yaşayarak geçirilen bir yolculuğu tercih ediyorsun."

Kısa süre sonra Hermione koridorlarda Pansy'yi arıyordu. Kompartmanların cmlarından teker teker bakarken bazı arkadaşlarına rastlayıp onlarla da iki çift laf ederken bir yandan da içi içini yiyordu.

Sonunda Pasny, Draco ve Blaise'in olduğu kompartmanı buldu ve cama tıklattı. Pansy onu görür görmez gel işareti yaptı ve Hermione çekinerek içeri girdi.

"İkimiz için komoartman bulamadım Herm. Ben de tam şimdi Draco ve Blaise'i Potter ile Weasley'nin yanına gönderiyordum."

Son cümlesinde arkadaşlarına dönüp sinirle bakmıştı.

"Vızvız Weasley ve Ölümsüz Potter ile oturmak yerine-"

"Arkadaşlarım hakkında böyle konuşmayı kesersen iyi edersin, Malfoy."

Draco gözlerini devirdi ve Pansy onu dövmesin diye dilini tuttu. Ardından Blaise ile gittiler.

Hermione Pansy'ye temkinli yaklaşıp yanına oturdu. Oratmadaki gerginlik bariz belliydi ve ikisinin de yüzü hastalıklı görünüyordu.

Sessiz geçen birkaç dakika sonra Pansy Hermione'ye aniden sarıldı ve o da onu sıkıca sardı.

"Bana en güzel ayımı yaşattığın ve bilmediğim duyguları öğrettiğin için teşekkür ederim, Hermione Granger."

Hermione yüzünü onun boyun girintisine sokup kokusunu derince içine çekerken yanıt verdi.

"Bana en güzel ayını yaşattığın ve bilmediğim duyguları öğrettiğin için teşekkür ederim, Pansy Parkinson."

Fazla söze gerek yoktu. Bu yüzden yolculuğu birbirlerine sarılarak ve sonsuza kadar zihinlerine kazımak adına birbirlerinin her bir noktasına doyasıya bakarak geçirdiler.

Sonunda Londra'ya geldiklerinde ve tren durduğunda Hermione elleri arasındaki Pansy'nin ellerinin titrediğini hissetti. Oldukça büyük bir çabayla kendinde zar zor kuvvet bulup ellerini titremesini bastıracak kadar sıktı. Sonra doğrudan gözlerine baktı ve onunkinin de dolu olduğunu gördü.

Pansy titrek bir nefes alarak Hermione'ye doğru eğildi ve dudaklarını dudaklarına bastırdı. İkisi de bu son sefermiş gibi hissediyordu ve öpücükleri de buna uyuyordu. Birbirlerini acıyla öperlerken tutkudan uzak, sevgi ve acıya oldukça yakınlardı.

Pansy diline tuzlu bir tat gelince tırnakları derisinde derin izler bırakacak şekilde yumruğunu sıktı ve ondan uzaklaştı. Ayrılma vakti gelmişti.

Ellerini Hermione'nin saçlarına getirip belli belirsiz okşadı.

"Seni seviyorum."

Hermione de aynı şeyi yaptı.

"Ben de seni."

Artık tren tamamen boşalmış gibiydi ve inmeleri gerekiyordu. Bu yüzden Hermione son bir şey daha söyleyip ayağa kalktı.

"Lütfen kendine iyi bak, Parkinson. Görüşmek üzere."

girls like girls // pansmione Where stories live. Discover now