H/32

34.2K 1.9K 301
                                    


Yb geldii

Beklettim emme ben napayım ki sınav haftası bir yandan balo yaklaşıyor bir yandan. Elbise mi bakayım yoksa ders mi çalışayım bilemedim valla.

Neyse bölüm başı yakınmasını ve gecikme açıklamasını yaptığımıza göre haydee bölümee.

..

"Kuzey!"

Oldukça yüksek gelen aynı zamanda korku, endişe barındıran bu ses Derin'den başkasının değildi. Olduğum yerde kalıp hocaların bizi ayırmasına izin verdiğim sırada gözlerimle onu aramaktaydım. Sonunda göz göze geldiğimizde bu tarafa doğru olan koşusu durmuştu. Nefes nefese kalmış, özenle yaptığı belli olan saçlarına bir şey olmadıysa da kakülleri bozulmuştu.

Korku dolu gözleriyle bana baktı. Beni omzumdan tutan hoca okula doğru ilerlemem için ittirinceye kadar bende ona baktım. Sarsılmamın etkisiyle gözlerim ondan ayrılsa da yürümeye başladıktan sonra tekrar onu bulmuştu. Bakışları az öncekine nazaran biraz daha fazla dehşet saçıyordu. Açılan ağzıyla elini kaşına götürdü. Bu hareketi bende aynı tepkiyi verme hissiyatı yaratmıştı. Yavaşça elimi kaşıma doğru götürdüm. Elimi değdirdiğim kaşımdan çektikten sonra parmaklarımda ki kanı görmüştüm.

Kaşımı yarmıştım ve bu hiç hoş karşılanmayacaktı.

Annem tarafından.

Derin tarafından.

Hayatımın boka battığından sonra ki her döneminde, yani 9 yaşımdan sonra her yıl annem okul tarafından çok kez çağrılmıştı. Bunların çoğunluğu kavga, tartışma ve benzeri şeylerdendi. Ama son iki yıldır sadece sigara nedeniyle çağrılmıştı. Çünkü 10. sınıftayken okulda başlattığım büyük bir kavgadan sonra atılma konumuna gelmiştim. Ve anneme söz vermiştim. Onu bir daha kavga nedeniyle okula çağrılmayacağına dair.

Ve bir Kuzey Alacalı itemi olarak sözümü yeniden tutamamıştım.

Sigarayı bırakacağım demiştim, yapamamıştım.

Kavga etmeyi bırakacağım demiştim, yapamadım.

En önemliside, kendime zarar vermeyi bırakacağıma dair sözler vermiştim. Sözler. Bir çok kez söz vermiştim. Ve bir çok kez bu sözü çiğnemiştim.

Ben verdiği sözleri tutamayan alçağın tekiydim işte.

Müdürün odasına girdiğimizde düşüncelerimden sıyrılmak zorunluluğu hissettim ve sadece karşımda bana sinirli bakan müdüre odaklandım. Ellerini birleştirmiş, bıkkın aynı zamanda sinirli bakışlarla beni süzüyordu. Arkamdan Kamil odaya girdi. Bakışları anlık olarak ona kaydı. Ardından tekrar bana döndü.

"54 gün" dedi.

İkimizinde bu sözlerden bir halt anlamadığına kalıbımı basabilirdim.

"Üniversite sınavına kalan süreniz."

Sözlerini tamamladığında gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutmuştum.

"53 gün" dedi bu kez. "Okulların kapanmasına kalan süre" diyede tamamladı.

"Elinizde geleceğiniz için 2 ay bile yokken siz serseriler tutup kavga ediyorsunuz!"

Bir anda sesi yükseldi ve elllerini birbirinden ayırıp masasına vurdu. "Hele ki sen, Alacalı!" deyip bağırdı.

"Bir gün tartışma çıkarırsın diğer gün kavga. Olum bu sene bu kaçıncı. İçmeyin diye bas bas bağırırım kapının önünde sigara içersin! Lan mazlum anan bu konudan dolayı okula gelmekten bıktı! Ben şimdi kadını arayıp oğlun kavga etti nasıl derim? Hastasın diye iyice sadist, serseri mi olacaksın başımıza? Üstelik okulda yaptığın ilk kavga değil bu! Malum okul numaranın 75 olduğunu bile nöbetçilere söyleye söyleye ezberledim. Sicilini bir ara karıştırdım içinden çıkamadım. Sen ne zaman akıllanacaksın ha? Sen ne zaman düzelteceksin kendini! Ne zaman sadece kendini değil annenide düşünceksin?"

Hissiz || Texting Where stories live. Discover now