H/29

34.4K 2.4K 572
                                    

Evet sizi daha fazla bekletmek istemeyen vefalı bir yazarım ben ndndndmsmsmsö

...

İki elimi salıncağın zincirlerine koydum. Burası artık unutulmuş bir parktı. Çocuk sesi gelmezdi buradan. Salıncağa oturmak için kavga edilmezdi. Kaydırağın önünde kuyruk olmazdı. Ölü bir yerdi burası. Çünkü çevredeki bu park gibi güzel olan evleri yıkmışlar, yerine büyük bir halk eğitim binası dikmişlerdi. Bu park ise geride kalan olmuştu.

Yanımda oturan Derin yavaş yavaş sallanıyordu ve bilmem kaç dakikadır sabırla konuşmamı bekliyordu. Parkın yalnızlığını düşünmeyi bırakıp salıncağı ona döndürdüm. Bu hareketle zincirler birbiri üstüne gelmişti. Salıncak eski konumuna dönmesin diye zincirleri sıkıca tutuyordum.

"Güney."

Diye mırıldandım. Adını her sarf ettiğimde sanki gözyaşlarımın yüzümden kayıp gittiğini hissedemediğimi bilen kalbim bu hissi bana yaşatıyordu. Kalbim ağlıyordu.

"Abim."

Diyerek devam ettim titrek sesimle. Konuya neden buradan girdiğimi, neden şu an bunu anlattığımı veya anlatmak istediğimi bilmiyordum. Derin'in gözleri hafifçe açılırken bunu anlatmamı beklediğini anladım. Ya da ne anlatmaya çalıştığımı anlamıyor gibiydi. Benim ise tek isteğim ağlamadan bu konuyu anlatabilmekti.

"12 yaşındayken onu kaybettiğimizde ben 9 yaşlarımdaydım."

Yutkunmak için durup gözlerimi Derin'in gözlerine çevirdim. Bakışlarını izlerken anlatmakta daha çok zorlanıyordum. İşimi kolaylaştırmak için gözlerimi tekrar boşluğa çevirdim. Karanlık havaya. Yıldızsız geceye.

"Ben hastalığımın ne olduğunu yeni yeni anlıyordum. Diğer arkadaşlarım düştüğünde, dizleri kanadığında, top yüzlerine çarptığında ya da anneleri onları dövdüğünde ağlıyorlardı. Ve hepsinin ağızında 'acıyor' kelimesi vardı. Bu beni düşündürüyordu. Ben düştüğümde hiçbir şey hissetmiyordum. Peki bu acıyor kelimesi neredeydi? Benimde söylemem gerekmiyor muydu? Az çok doktorlara gide gele benim buna yeteneğim olmadığını anlamam uzun sürmedi. Acıyı hissetmiyordum. Ağrıyı, soğuğu, sıcağı. Hissetmiyordum."

"Ve o günlerde acıyı hissetmenin ne demek olduğunu öğrenmek istiyordum. Diğer çocuklar beni garipsemesin istiyordum. Ben de onlar gibi olmak istemiyordum. Bu yüzden eğer kendime yeteri kadar zarar verirsem acıyı hissederim diye düşünmeye başlamıştım. Sürekli ama sürekli bunu yapıyordum. Durmadan kendime zarar veriyordum. Ve Güney her seferinde beni durdurmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Ve yaptıda."

Daha fazla dayanamadım ve salıncağın zincirlerini bıraktım. Hızlıca eski konumuna dönen salıncak ile dolu olduklarını bulanıklaşan görüşümden anladığım gözlerimi kırpmayı engelleyemedim. Elimi yanağıma sürtüp ardından avucuma baktım. Islaklığı görmemle yaş akıttığımı anlayıp yanaklarımı daha iyi sildim.

"Ama ne yaparsam yapayım olmuyordu. Ben acıyı hissedemiyordum. Zaman geçtikçe kendimi yenilmez falan sanmaya başlamıştım. Evet diğer çocuklardan farklıydım. Ama o zamanlar bu farklılık beni üstün kılıyor sanıyordum. 9 yaşımdaydım Derin! Acıyı hissetmediğim için bana hiçbir şey olmaz sanıyorum. Ve o gün! O lanet gün! O çocuk aklımla! Salak gibi bir karar alıp abimle oynadığımız kaldırımdan bir anda yola fırladım. Koşarak gelen bir arabanın önünde durdum. Bir yanda kafamı acıyı hissetmek ile bozmuştum. Bir yandan kendimi ölümsüz falan sanıyordum. Ve abim meğerse benim peşimden koşmuş. Araba tam bana çarpacağı anda büyük bir kuvvet beni itti. Duyduğum tek şey abimin çığlığı oldu. Ve arabanın kornası."

Hissiz || Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin