0.9

674 85 33
                                    

"Jaemin-ah!"

Okul çıkışında beni bekleyen Jeno'yu görmemle gözlerimi devirdim:"Bağırmana gerek yoktu, son yarım saattir seni unutmamam için yeterince mesaj attın." dedim telefonumdan mesajları göstererek.

"Oh demek öyle... Neyse biz yola koyulsak?"

"Tamam." sırtımdaki çantayı düzelttikten sonra sağa dönmemiz gerektiğini işaret ettim.

"Söylesene Jaemin-ah, evin fazla mı uzakta?"

"Yürüyerek yarım saate varırız sanırım."

"Son provada tükendim, şaka yapıyor olmalısın..."

Çantandan bir şişe soğuk su çıkarıp Jeno'ya uzattım, o suyu içerken ben de cebimden çıkardığım telefondan bir numara çevirdim:"Elbette yorulacağını bildiğimden bugünlük şoförümü çağırdım, umarım rahatsız olmazsın."

    "Bir dakika senin-"

    "Lütfen bundan kimseye bahsetme. Ayrıca ne sen soru sor ne de ben cevaplayayım, tamam?"

     Başını olumlu anlamda sallamasıyla gülümsedim ve yolun kenarında arabanın gelmesini bekledik. Uzun süre beklememize gerek kalmaksızın uzaktan arabam gözükmüş, elimi kaldırıp şoföre buraya gelmesi gerektiğini işaret ettim.

    Adam önümüzde durdu, böylece Jeno ve ben arabaya bindik.

    "Normalde yürüyerek gelmeyi tercih ederdiniz, bugün ne oldu Bay Na?"

    "Arkadaşım yorgundu, işini daha da zorlaştırmak istemedim sadece."

Şoför benimle daha fazla uğraşmak istemediğinden tekrar yola odaklandı. Konuşmak üzere Jeno'ya döndüğümde başını cama yaslamış, şarkı dinliyordu.

Başını bana çevirdi ve kulaklıklardan birini uzattı:"The Neighborhood sever misin?"

"Daha önce hiç duymadım ama-" Jeno'nun kınayıcı bakışlarıyla sessizce kulaklığı taktım ve başımı geriye yaslayıp şarkının tadını çıkardım.

"Lost and afraid
Young and innocent but getting older
I don't wanna be alone
I don't wanna be alone
Short burning blade is
Uneasier subconscious soul
I don't wanna be alone
I don't wanna be alone"*

"Şarkıyı sevdiğin için mi dinliyorsun yoksa seni anlattığı için mi?"

"Sence?" diye sordu şarkıyı durdurup gözleri tekrardan benimkilerle buluşurken.

   "Yalnız olduğunu düşünsen de bil ki-"

   "Bay Na, evinize varmış bulunmaktayız. Arkadaşınız ve size iyi akşamlar dilerim." Şoförün cümlemi bölmesiyle söylemek üzere olduğum cümleyi söylemekten vazgeçmiş, şaşkınlıkla evi izleyen Jeno'ya yaklaştım.

   "Öylece duracak mısın yani? İçeri geçsene."

   "Jaemin-ah burası senin evin değil mi? Yanlış eve falan girmiyoruz yani." dediğini garipseyerek buranın benim evim olduğunu tekrarladım ve çantamdan anahtarlarımı çıkarıp içeri girdik.

Ayakkabılarımı çıkarıp bir kenara bıraktım ve Jeno'ya beni takip etmesini söyledim.

"Eğer okul zengin olduğumu öğrenseydi arka sıralarda oturmam gerekmez, üst sınıflar beni dövmezdi. Aslında böyle iyiyim, ezilsem bile sahte arkadaşlarım yok, kimse egomu tatmin etmek için dibimde gezmiyor. Onların gözünde o sessiz, tuhaf çocuk olmak çok daha rahat. Bu yüzden senden ricam bundan Donghyuck hariç kimseye bahsetme."

"Emin ol seni üzecek bir şey yapmam Jaemin-ah, söylemen yeter." dediğine istemsizce kızarırken tekrar önüme döndüm ve vardığımız odada durdum:"Burası müzik odası, enstrümanları tuttuğumuz yer. Özel öğretmenim şu an şehir dışında bu yüzden bugünkü dersi alıştırma yaparak geçireceğim."

Çantamı yere bırakıp piyanonun başına geçtim, tuşlarla biraz oyalandıktan sonra derin bir nefes aldım ve çalmaya başladım. En başta Jeno'nun yanımdaki varlığıyla gerilmeme karşın çaldıkça rahatlıyor ve kendimi şarkıda kaybediyordum.

    Son tuşa basmamla Jeno'nun ufak alkışlarını duydum:"Mükemmeldin Jaemin-ah! Bir melek gibiydin resmen!"

    "Abartmasana... Uzun zamandır çalıyorum o kadar..."

    "Abartmıyorum, gerçekler canım." derken göz kırptı ve piyanonun yanındaki çantasını aldı, içinden atıştırmalık bir şeyler çıkardı.

    "İster misin?" dedi ısırdığı büyük bir lokma çikolatayı yutarken.

    "Öyle şeyler yemem yasak, ayrıca biraz sonra akşam yemeği yiyeceğiz, babam da burada olur-"

    "Aslında buradayım." babamın sesini duymamla başımı kaldırdım ve kapının eşiğindeki babama döndüm:"Demek geldin. Ne güzel."

   "Donghyuck haricinde hiç arkadaşın yoktu ne oldu?"

    "Kimin suçu acaba?"

    "Ne yani, başka çocuklarla konuşmanı mı yasakladım sanki?"

    "Onlardan uzak tuttun ama?"

    "Lütfen kavga etmeyin." Babamla konuşmamız her zamanki kavgalarımıza dönmeden önce Jeno müdahale etme kararı aldı.

Ayağa kalktı ve hafifçe eğilip kendini tanıtmaya başladı:" Öncelikle ben Lee Jeno, Jaemin'in okuldan arkadaşıyım. Kendisiyle tiyatro kulübü aracılığıyla tanıştık, tanıştığımıza memnun oldum."

"Demek sen de tiyatroya ilgilisin... Jaemin uzun zamandır o kulüpte, ne oldu da anca şimdi arkadaş edindi?"

"Aslında bayım... Bu biraz uzun bir hikaye, kısaca anlatmam gerekirse oğlunuz yedeğim olmayı kaldıramadı, sinirlenip bana yazdı, biz de uzun bir sohbetin ardından arkadaş olduk-"

   "Arkadaşın değilim, sadece-"

  "Arkadaş değilsek neyiz o zaman?" derken yüzüne gülümsemesini yerleştirdi.

  ****

najaems: Jeno-yah
najaems: Öyle dediğim için üzgünüm
najaems: Bu arada geldiğin için teşekkürler, yemekten sonra babam seni beğendiğini söylemiş

je_nojaem: Satranç sevmesini beklemezdim, şanstı işte (⌒▽⌒)
je_nojaem: Ayrıca merak ettim de...
je_nojaem: Cidden arkadaşım olmak istemiyor musun?

najaems: İstiyorum elbette! Sadece babamın önünde biraz utandım o kadar..

je_nojaem: Güzel! Neyse benim gitmem gerek, seni seviyorum~

najaems: ily2

je_nojaem: fkfkdsjxınrnsiktir Sonunda kabul ettin~

najaems: Salak, arkadaş olarak kast etmiştim

[najaems konuşmadan ayrıldı.]

je_nojaem: Umarım bir gün cidden kabul edersin :")
je_nojaem: Neyse şimdilik bu da yeter Jaemin-ah~
je_nojaem: Görüşürüz~

[je_nojaem konuşmadan ayrıldı.]

••••••

    Buradan sonrası biraz hızlanacak sanırım çünkü daha fazla bekletmeye gönlüm el vermeyecek :")

    Hepinizi seviyorum~~~

scintilla||nomin [askıda]Where stories live. Discover now