"İki buçuk ay önce falan" diye konuşmaya girdiğimde bende ona dönmüştüm. En doğrusunun her şey en başından anlatmak olduğunu düşündüm. Belki anlatırsam, her şeyi en başından kendim de dinlersem kafamda ki bazı sorulara yanıt bulabilirdim. Sigaramın külünü temizlerken çektiğim dumanı üflemekteydim. "Biri bana mesaj atmaya başladı" diye devam ettirdim. Kamil kaşlarını çatarken biten sigarasını küllüğe bastırarak söndürüyordu. Bende onun gibi son dumanı çekip sigaramı küllüğe bastırdım.

"Bana kim olduğunu söylemedi. Sürekli hastalığım ile ilgili konuşuyordu. Aslında bakarsan bana nefret kusuyordu. Neden böylesin? Böyle kaba? Böyle sert? Nefret dolu? Cart curt. Bilirsin işte herkes gibi sorular soruyordu. Ama bir yandan da farklıydı. Yani demek istediğim işlerin arkasında bana değer verdiğini düşünüyordum" diye anlatırken dikkatle beni dinleyen Kamil eliyle dur işareti yapıp mola vermemi istedi ve beni susturdu.

"Bir saniye şimdi tane tane anlat. Öncelikle bu biri kız değil mi?"

Beklemediğim bu sorusuna elimde olmadan gülerken o da bana katılmıştı. Ani bir ifade değişikliğiyle ciddileştim. "Kardeşim, o biri Derin" dedim. Bu ani tavır onun önce afallamasına sonra gözlerini büyütmesine ve ağzını beş karış açmasına neden oldu. "Ne" diye haykırmasını da eklemeliydim tabi. Sesi balkonda olduğumuz için sokakta yankılandı. Kaşlarını çatıp elimle ağzına vurdum. "Bağırma lan" dedim.

"Sikerim bağırmayı! Başlatma bağırmana! Lan ne demek Derin bana yazıyordu! Yani siz bunca zaman, o sana yazıyor, siz konuşuyorsunuz ve sen bunu bana şimdi mi söylüyorsun! Hani aranızda bir şey yoktu lan?"

Şaşkınlığından ötürü ne dediğini bile bilmeden hızlı hızlı konuşup suratımı buruşturmamı sağladı. Söze atılıp onu bölerek "yav bende bu gün öğrendim" dedim. Şayet bunu yapmasaydım asla susmayacağını biliyordum. Bir kez daha afallayıp aval aval bana baktığında "sabah sizin sınıfa geldiğimde bunu söyleyecektim. Ya aslında sana değil de Derin'e söyleyecektim. Onunla konuşmaya gelmiştim ama işte seni görünce şey oldu" iyice saçmalayıp sustuğumda duyduğum ilk şey Kamil'in kahkahası oldu.

Eğmiş olduğum kafamı kaldırıp ona baktığımda gülüşünü durdurmadan "salak beni gördün diye niye kızın yanına gitmedin? Yoksa bana mı aşıksın? Hislerin seni durdurdu değil mi? Değil mi hadi itiraf et bana aşıksın" dedi alayla. Ona kocaman açtığım gözlerimi ağır çekimdeymiş gibi devirdim. Sabah olanları anlatmayacaktım. Çünkü anlatırsam balkon muhabbettimiz sona erecekti. Yani Kamil Burak'ın evine kısa bir ziyarette bulunmak isteyebilirdi. Bu olsun istemiyordum. Kardeşimin canı yansın istemiyordum. Birinin canı yanacaksa buna ben gönüllüydüm. Çünkü yanacaksa bile, hissetmeyecektim.

Annem böyle düşündüğümü bilse sanırım beni şu an içinde bulunduğum balkondan aşağı atabilirdi. Ama bildiğim bir gerçek vardı ki o da Burak'ın arkasının geniş olduğuydu. Kamil'i bu kuyuya itmeden halletmeliydim. Kamil benim kardeşimdi. Hem en yakın arkadaşım, hem kardeşimdi. Ha birde tabii kuzenim olduğu için kan bağı da beni onu korumak için tetikliyordu.

"Bir soru."

Sessizliği bölerek işaret parmağını havaya kaldıran Kamil'e baktığımda "şimdi ben anlamadım. Derin seni seviyor mu?" diye sorunca gözlerim büyüdü. Yutkunmak için ağzımı kapadığımda düşündüm. Seviyordu sanırım. Asıl soru ben ona ne hissediyordum? Bilmiyordum. Sevmenin nasıl bir şey olduğunu. Sevmeyi hissetmenin, sevmenin nasıl bir his olduğunu, bilmiyordum.

Kaş çattım önce. "Abi sen niye hep cevabını bilmediğim sorular soruyorsun?"

Omuz silkti. "Çünkü, bence cevabını biliyorsun" dedi. Yine okulda ki öğüt veren Ramiz dayı kılıklı role bürünmememesi için hızlı bir yanıtla aklımdan geçen ilk şeyi söyledim.

"Galiba evet."

"Ne demek galiba? Seviyor mu sevmiyor mu?"

Gelen yeni soruya bu kez omu silktim. "Yani bana bunu hiç söylemedi. İtiraf etmedi. Seviyorum demdi ama sevmiyorum da demedi. O yüzden bilmiyorum. Ama galiba seviyormuş gibi önemsiyor. Yani aşık olduğunu iddia etmiyorum ama beni önemsediğine eminim."

Tek solukta kurduğum bu cümleleri dikkatle dinledi.
Her bir kelimemde başını sallarken konuşmayı bitirdiğimde elini omzuma atıp "peki ya sen sabah söylediğinde ciddi miydin" diye sordu. Bunu elli bin kez mi konuşmamız gerekiyordu? Kaç çattım.

Aslında hoşlanmak ne demek tam olarak onu bile bilmiyordum ki ben. Yani bu zamana kadar kimseye karşı bir his büyütmemiştim içimde. Sadece beğendiklerim olmuştu. Hastalığım yüzünden bu konularda hiç hevesli de değildim. Bu yüzden olsa gerek garip bir bakışla yanıtladım onu. "Cevabı biliyorsun işte Kamil" diye yanıtladığımda göz devirdi. Yüzümde ki bakıştan mı yoksa sesimde ki tınıdan mı bilmiyorum ana söylemek istediğim şeyi çok net anlamıştı. Hiddetle bağırdı. "Asıl sen biliyorsun!" Başını iki yana sallayarak devam etti. "Hastalığının bu olmadığını!"

Sesini yükselttiğinin farkına varıp normal bir tonda "bak onu anlatırken seni görüyorum tamam mı? Ondan hoşlanıyorsun. Bunu sikim sonik bir hastalık yüzünden mahvedemezsin" dedi. Söylediğine istemsizce güldüm. Sikim sonik hastalık. Bu Kamil'le hastalığıma taktığımız bir lakaptı. Ama o anlamıyordu. Asıl hissedemediğim şeyin ne olduğunu anlamıyordu.

Sevmeyi değil, sevgiyi eyleme dökmeyi hissedemiyordum.

Ve bunu hiçbir zaman hissedemeyecektim.

Yine de bunlara rağmen Derin'i böyle bir kuyuya itebilir miydim? Kamil'e dönüp bu düşüncelerin oluşturduğu gereksiz öfkeyle "ona" dedim ve kendimi taklit edercesine devam ettim. "Selam bilinmeyenin sen olduğunu biliyorum. Bilirsin ben hiçbir bok hissetmeyen Kuzey. Elimi tuttuğunda, bana sarıldığında ve hatta belki öptüğünde de hiçbir bok hissetmeyeceğim. Tüm bunları bilmene rağmen benimle olmak ister misin' mi diyeceğim Kamil?"

Kamil öfkemi umursamadı. Oturduğu yerden ayağa kalkıp kapının önünde bize bakan Sürtük'e doğru yürüyüp onu kucağına aldı. Kafasına bir öpücük kondurunca miyavlayan Sürtük'ü omzuna doğru uzatıp içeri girdi.

İçeri girerken ise neşeli bir tonda "evet düşüncelerin eğer bundan ibaretse ona aynen böyle diyeceksin ve o da seni sevdiği için kabul edecek. Ve sonra iki best kankam sevgili olacak. Mutlu son. Dimi Sürtük?" dedi. Dediklerine gülerken anlımı elime yasladım.

Ona gidip bunları söylesem beni kabul edecek miydi? Gerçekten tüm bunlara rağmen benimle olmak ister miydi?

Hangi insan kendini böyle bir adamla hayal ederdi ki?

Hissiz bir adamla?

Hissizin biriyle?

Hissiz olan benle?
..

Evet Kuzey'in neyden emin olamadığını anladınız. Sizce ne yapacak? Gidip Derin'le konuşacak mı?

Hadi by

Nsndndn

Hissiz || Texting Where stories live. Discover now