FiNAL

790 40 19
                                    

ROSELLABLEASE beni öldürecek ama yine de son geldi ve olan oldu. yazarken aklıma hiç bir şey gelmedi ve artık bitmesi gerektiğini düşündüm. bu hikayem bu sitede bitirdiğim iki bugüne kadar yazdıklarım arasından bitirdiğim üçüncü hikayem. son yazmakta pek başarılı değilim ama yine de okuyup, yorum ya da oy atan herkese çok teşekkür ederim. tek ricam okuyanlar sadece son bölüm için oy atsınlar :)

çok teşekkürler

“Kurt bak bunu anneme ya da Burt’e söyleme. Ben zaten yanlarına gideceğim” Kurt ağzına bir parça et atıp başını salladım.

“Anladım Finn. Kimseye söylemeyeceğim. Ama tek merak ettiğim, nerde kalıyorsun?” Finn kaşlarını kaldırıp başını öne eğdi.

“Biliyorsun Santana ve Brittany şimdi birlikte yaşıyorlar, Santana’nın da evi boş, orda kalıyorum”

“Bak sen şu sürtüğe bana hiçbir şey demedi”

“Söz verdirdim” dedi suçlu suçlu.

“Dostum, en yakın iki arkadaşımı abi-kardeşe kaptırdım” diye söyledi Wes hepsine tek tek bakıp. Blaine ve Rachel buna gülmeye başladı. Kurt Wes’e bakıp ne olduğunu anlamaya çalıştı ama Wes artık buzları eritme kararı alıp Kurt’e gülümsedi.

                                                        ***

“Bir abin olduğunu bilmiyordum” Blaine kravatını çözerken merakını gizlemeye çalışmadan soruyordu. Kurt beyaz tişörtünü giyinip Blaine’e döndü.

“Liseden sonra orduya katıldı. Sonra ordudan ayrıldı. Uzun bir süre ondan haber alamadık” Blaine anladığını belirtip tamamen üzerini değiştirdiğinde erkek arkadaşının yanına gitti.

“Rachel’ın Finn’i bulacağı aklımın ucundan bile geçmezdi” güldü aniden “Tanrım, Finn döndü ve babam bunu sakladığımı öğrenince bana çok kızacak”

“Ama şimdi bilmiyor ve sana kızamaz” eliyle Kurt’ün alnına düşen saçı geriye iter ve eğilip onun dudaklarını hafifçe öper. Kurt halinden memnun bir mırıltı çıkarıp Blaine’in beline kolunu sarar ve onun tişörtünü sıkar.

Birkaç saniyeye geri çekildiğinde Kurt yüzündeki sırıtmayı engellemeye çalışmadan Blaine’e bakıp sonra aynı şekilde onunda kendisine baktığını görünce utanıp başını çevirdi.

“Çok sevimlisin” diye güldü Blaine. Kurt onun karnına vurdu hafif olduğunu bildiği bir şekilde.

“Kes şunu Anderson!” sesi umduğu gibi çıkmamıştı. Buna tekrar güldü. Blaine’e kızamıyordu bile. Blaine onu kendine çevirip iki eliyle yüzünü kavradı ve tekrar kendi dudaklarını Kurt’ün dudaklarına kapattı. Kurt elinde olmadan onun dudaklarına doğru gülümsedi.

“Finn beni bu gece çok inceledi” dedi Blaine geri çekildiğinde. Kurt şımarık bir hava takınıp güldü.

“Ee, sonuçta kardeşinin sevgilisisin, tabi inceleyecek. İyi misin? Bana yakışıyor musun? Beni üzer misin?” gülerek yatağa oturdu.

“Seni üzmem” dedi Blaine hemen onun önüne gelip diz çökerek. Kurt başını eğip ona baktı gülümseyip.

“Biliyorum” diye mırıldandı sadece.

“Seni seviyorum” dedi Blaine aniden. Kurt ise duyduğu kelimelerin anlamını birkaç saniye sonra kavramış, bu beklenmedik cümleye ne tepki vereceğini kestiremiyordu. Ne demeliydi? Bende? Bende seni çok seviyorum? Saçma. Dudaklarını yaladı Kurt hızlıca. Blaine de söylediği şeye şaşırmıştı. Planlamamıştı. Aniden çıkmıştı.

“Hadi uyuyalım” dedi hemen, söylediği şeyi geride bırakmak için. Kurt başını sallayıp onu hafifçe öptü ve yatağa uzanıp örtüyü çenesine kadar çekti. Blaine durduğu yerden derin birkaç derin nefes alıp Kurt’ün yanına uzandı.

                                               ***

Kurt uyandığında dün gece duyduklarının bir hayal olmadığını anladı. Gerçekten olmuştu. Blaine ona onu sevdiğini söylemişti. Ellerini gözlerine bastırdı ve Blaine’i uyandırmadan yataktan kalkıp üzerini giyindi. Telefonunu alıp gelen mesajlara baktı ve Blaine’in başını hafifçe öpüp evden çıktı.

                                               ***

Birkaç saat sonra Blaine uyandığında hızlıca yataktan doğruldu ve yanda duran saate baktı. 08.36. ah, geç kalmamıştı. Bugün Blaine’in dersi yoktu. Boş olan tek günüydü. Gülümseyip yanına baktı ve Kurt’ü göremeyince kaşlarını çatıp yataktan kalktı. Kurt’ün gece giyindiği eşofman ve tişörtü sandalyenin üstündeydi. Etrafa baktı. Not yoktu. Telefonunda da bir şey yoktu. Korkuyla odadan çıktı ve diğer yerlere baktı. Kurt evde yoktu. Gitmiş miydi? Dün gece söylediği şeyden sonra gitmiş miydi yani?

Blaine dolmuş gözlerle koltuğa oturdu ve yüzünü elleri arasına aldı. Ama o sırada kapıdan bir tıkırtı geldi ve açıldı. Birkaç sakiye sonra Kurt ellerinde bir sürü poşetle içeri girdi. Blaine’i görünce gülümsedi.

“Günaydın” yüzüne yaylına kocaman gülümsemeyle Blaine’e baktı. Blaine yerinden kalkıp hızlıca Kurt’ün yanına gitti ve ona sarıldı. Kurt ne olduğunu anlamamıştı sadece ona sarıldı.

“Ne oldu?” Kurt biraz gerileyip erkek arkadaşına baktı. Blaine’in az önceki üzgün halinden eser yoktu.

“Sadece seni göremeyince korktum” diye mırıldandı Kurt’ün ellerini bırakmadan.

“Sadece bir şeyler almaya gitti. Finn ve Rachel kahvaltıya geleceklermiş” diye açıklamasını yaptı ve Blaine başını sallayıp kendi dudaklarını birbirine bastırdı.

“Her zaman bu korkuyla yaşayamazsın Blaine. Gitmeyeceğim. Buna inanman lazım” kaşlarını kaldırıp Blaine’in yanağına avucunu yasladı.

 “Hem…” durdu bir an Kurt ve boğazını temizleyerek Blaine’e baktı “sevdiğim kişiyi bırakamam”

Blaine duyduğuyla şaşkınlıkla karşısındaki genç adama baktı. Doğru duymuştu değil mi? Tam olarak söylemese de Kurt onu sevdiğini söylemişti.

“Yani, seni seviyorum Blaine” diye açıklık kavuşturdu en sonunda. Blaine yüzüne yayılan sırıtmaya engel olamadan, olmadan Kurt’e sıkıca sarıldı ve onun ayaklarını yerden kesip birkaç tur kendi etrafında döndü.

“Dur! Dur! Düşeceğiz!” Kurt’ün kahkaha dolu isyanlarına, itirazlarına aldırmıyordu Blaine. Birkaç saniyeye durduğunda Kurt’ün hafiften başı dönüyordu.

Kurt’ün ayakları yere bastığında kolları hala Blaine’in boynundaydı. Yüzündeki hafif gülümseme ve gözlerindeki parlak bakış Blaine’i tekrar Kurt’e aşık etmişti. Kurt eğilip Blaine’i öpmek üzereydi ki kapı çaldı. Blaine başını önüne düşürüp güldü.

“Rachel” Kurt’e gülüp onu hafifçe öptü ve gerileyip kapıyı açtı.

“Hoş geldiniz!” fazla abartılı bir neşeyle konuştu Kurt. Finn girip kardeşine sarıldı.

                                               ***

Finn ikizlerin fotoğraflarına bakıp ne kadar çok Kurt’e benzediklerini söylüyor, Blaine ise doğumun olduğu gün hastanede olanları anlatıyordu. Rachel nasıl bunları bilmediğini sormuş ama Kurt çocukların banyo videosunu açınca sinirini boş verip izlemeye başlamıştı.

Bu birbirlerine söyledikleri iki kelime onların sonsuza kadar verdikleri ilk sözleri oldu. Blaine Kurt’ü seviyordu ve Kurt bunu biliyordu. Belki hala kendisi bile inanamıyor ama Kurt de onu seviyordu.

Gona With The WindWhere stories live. Discover now