10/10| love wants sacrifice

Start from the beginning
                                    

"Şu an yürüdüğümüz toprakların hikayesini duyabiliyor musun Zayn? Evet, ben duyabiliyorum... Üç yıl önce yine buradan geçerken kör bir kocakarıyla karşılaşmıştım. Aşağıdaki köyde yaşıyormuş. Benden şarkı söylememi istedi ve o da bana karşılık olarak buranın hikayesini anlattı.

"Binlerce yıl önce köylü bir genç adam tıpkı bizim gibi burada yürüyormuş. Gecenin karanlığında yıldızlar ve ay o kadar parlakmış ki, sanki gündüz vakti gibi aydınlıkmış. Derken yıldızlardan birisi genç adamı görüp ona koşulsuz bir şekilde aşık olmuş. Her gece, aynı yerden geçip köyüne giden genci bekler ve izlermiş. Bir gün bu aşk kalbini öylesine yakmış ki, öleceğini umursamayıp sadece bir kere gencin gözlerine bakabilmek için ardından alevler ve pırıltılar savurarak kendini dünyaya bırakmış. Düşmüş, düşmüş ve gencin ellerine varana dek düşmüş. Genç çocuk onu yakaladığında yıldızın güzelliğine hayran kalmış fakat bu aşkın bir devamlılığı kesinlikle yokmuş.

"Yıldız orada ölürken çocuğun gözlerine bir kez bakmış ve hemen sonra dudaklarında hüzünlü bir tebessüm varken ışıltısı sönmüş... Ne kadar da hüzünlü bir hikaye değil mi?"

"Mutlu bitmesini beklerdim." diye itiraf etti Zayn.

Gezgin yine kederli bir melodi çıkardı gitarından. "Bazı hikayeler mutlu bitmez hayatım. Özellikle konu yıldızlar ise orada mutluluk arama. Hey, şimdi bir şarkı uydurdum! Hadi dinle."

Acıyla inleyen Zayn kulaklarını o an kesmek istedi.

"Güzel yıldız, güzel yıldızım benim!
Gecenin kraliçesi,
Karanlığın kutsal ışığı.
Hep orada kal,
Düşme benim için.
Aşk acımasızdır.
Tatlı bir zehir gibi yakar yüreğimi.
Baksana Zayn' e.
Onun yıldızı nerede saklı?
Zayn, Zayn, lanetli Zayn."

"Lütfen sus artık."

Gezgin onu duymadı.

"Gözlerindeki ışıltılar sönmüş.
Yıldızını kaybeden Zayn,
Göğsünün altında ne var?
Lanetli Zayn, lanetli Zayn.
La, la, la, la, lanetli Zayn."

Şarkı sonsuzluğa kadar uzayıp giderken bir müddet sonra Zayn dinlemeyi bırakmıştı. Bu aptal gezginden öyle sıkılmıştı ki, gece o uyuduğunda eşyalarını toplayarak yoluna tek başına devam etmişti.

Tepeleri aşmayı sürdürdüğü o günlerden birinde sonunda aradığı mağarayı bulmuştu. Tıpkı efsanelerdeki gibiydi. Göğün en parlak yıldızının altındaki iki küçük dağın arasında kalan büyük bir dağın yamacındaki mağarada, aradığı cevabı belki bulabilecekti. Gece olmasını umursamadan mağaraya doğru yürüdü. Aradığı mağaranın bu olduğundan artık daha da emindi çünkü efsaneye göre mağaranın önünde kalan araziler küçük gölcükler ve beyaz papatyalarla doluydu.

Efsanedeki büyücünün papatyaları çok sevdiği söylenirken, efsanenin bir bölümüne göre de bu mağarayı herkesin değil, yalnızca acı çeken ve gerçekten yardıma ihtiyacı olan insanlar görebilirdi. Duruma bakılacak olursa Zayn iki yüz yılı aşkındır acı çekiyor ve hiç olmadığı kadar da yardıma muhtaçtı.

Büyük bir hevesle bir adım daha atmıştı ki ayaklarının önünde kar beyazı bir kediyle karşılaştı ve durdu. Kedinin mavi olduğuna emin olduğu -sadece ay ışığı görüşüne yardımcı olabiliyordu- bilgelik dolu gözleri Zayn' e yükseldi.

"Neden buradasın insan?"

Biraz şaşırdı. Hayatı boyunca birçok gariplik görmüştü ancak kedilerin konuşabildiğini ilk kez görüyordu.

"Kedilerin konuştuğunu bilmezdim."

Kedi bıkkın bir hırıltı çıkardı. "Elbette konuşabiliriz, gördüğün gibi...  Şimdi soruma cevap ver."

the curse of the stolen heart • malikWhere stories live. Discover now