H/26

33.5K 2.1K 322
                                    


Hala kolumdan çekeleyen Kamil'den kurtulmaya çalışıyordum ancak nafile. Hayvan oğlu kolumu öyle bi sıkı tutuyordu ki kurtaramıyordum. Bahçeye çıkıp etrafta kimsenin olmadığına emin olunca beni karşısına geçirip kolumu bıraktı.

Onu çıkarmayı amaçlayan benken o beni çıkarmıştı. Hadi neyse.

"Ne. Demek. Derin'den. Hoşlanıyorum!?"

Tane tane her bir kelimeyi baskılayarak söylemişti. Sesindeki heyecanı görebiliyordum resmen. Hay sikeyim böyle işi ya. Toparlamam gerekiyordu. Saçmalamıştım. Söyleyeceğim şey 'galiba Derin benden hoşlanıyor' iken nasıl ben hoşlanıyorum demiştim ki? Üstelik daha böyle bir şeyin varlığını kendime bile söylememişken. Düşün Kuzey! Hadi Kuzey! Hadi yavrum yaparsın sen!

"Ne demek Derin'den hoşlanıyorum?"

Ağzımdan çıkan kelimleri duyduğumda yüzümü buruşturup kendime sövmeye başlamıştım bile. Söyleyecek başka bişe bulamamış mıydım gerçekten? Yani bu mudur? Cidden bu mudur Kuzey?

Kamil'in sorgulayan ifadesiyle birlikte kaşları çatıldı. Elini savurarak konuştu. "Ne diyon amınakoyim hoşlanıyorum dedin ya?"

Kaç. Kaç. Kaç kaç kaç. Yutkundum ve bende sorgulayıcı bir ifade takındım. "Ne zaman dedim?"

Hadi Kamil sen yersin bunu. Hadi.

"Kuzey beynini siktirtme bana az önce söyledin ya!" Yemedi, üstüne üstük sinirlenerek gür bir sesle bağırdı. Ona hala anlamsızca bakıyordum. Rolümü devam ettiriyordum çünkü aklıma başka bir şey gelmiyordu ve of. Cidden ne akla hizmet söyledim ki o cümleyi? Bir anda ağzımdan çıkmıştı işte. Ben bile ne olduğunu anlamamıştım. Ondan, hoşlanıyor muydum ki? Bunu kendime bile sormamıştım daha!

"Ben öyle bir şey demedim ki oğlum?"

Tam gaz dümenden şaşırmaya devam ettim. Sanki saçmalayan ben değil Kamil'miş gibi bakıyordum. O ise bu duruma ne kadar daha sinirlenebilirse o kadar daha sinirlendi. "Lan çıldırtma adamı sizi ne kadar yakıştırdığımı biliyorsun! Oynama benimle!Hoşlanıyor musun hoşlanmıyor musun söyle lan!"

Kamil'e yüzümü buruşturup "bağırma lan" dedim. Ve anladım ki kaçamayacaktım. Çıkmaz sokağa girmiştim ve ipimin ucu çoktan Kamil'in avucundaydı. Beni bırakmayacaktı. İstediği cevabı alana dek. Sesli bir nefes verdim. Düşünmek için kendime zaman kazandırmak adına onu kolundan tutup banklara doğru yürüttüm. İkimizde oturuncaya kadar ona her şeyi anlatıp anlatmamak arasında gidip geliyordum.

Sonra düşündüm. İyice düşündüm. Kendime sordum. Derin'den hoşlanıyor muydum? Başımı iki yana salladım. Sorunun doğrusu bu değildi. Düzelttim. Bilinmeyenden hoşlanıyor muydum?

O bana iyi gelmişti. Bunu inkar edemezdim. Her şey ilk başta bambaşkaydı. O bana nefret kusan biriydi. Bende onu umursamayan Kuzey. Ama sonra cümlelerinin altında nefret olmadığını gördüm. Bana değer verdiğini gördüm. Birçok konuda umursamaz olabilirdim. Vurdumduymaz olduğumu da kabul edebilirdim. Ama bir şey vardı ki, ben değer gördüğüm insanların sözlerini önemserdim.

İşte bu değeri fark ettikten sonra onun uyarılarını dikkate almıştım. Kaba olduğumu söylemişti düzeltmeye çalışmıştım. Sahip olduğum tek duygunun nefret olamayacağını söylemişti ben de diğer duyguları hissetmeye çalışmıştım. Bu kadar yalnızlık iyi değil demişti. Yine onu dinlemiştim.

Ama kalbimi hiç dinlemiş miydim?

Ona karşı gerçekten bir hoşlantı oluştuğunu hiç ona sormuş muydum?

"Kime diyorum lan! Konuşsana!"

Kamil'in bağırmasıyla irkildim. Ağzımı aralayıp hızlı bir cevap düşündüm.

Hissiz || Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin