Kurt Fuzuğu

41 26 6
                                    

Zülfüleyfe, hocasının ve Sariye'nin konunun tamamını dinlemek istediğini çok iyi biliyordu. Ancak buna nazaran, konuyu çok fazla dallandırmadan anlayacakları şekilde, kısaltarak anlatmaya çalışıyordu. Olayın etkisinden çıkıp, şuan ki bulunduğu duruma dönerek ve özümseyerek bir anlatım tarzı kullanmaya gayret ediyordu. Tüm bunların yanında; günlerce, haftalarca kendisini nefessiz bir şekilde dinleyecek iki kişi gözlerinin içine bakıyordu. Yine uzaklara dalarak devam etti,

''Sizi, çok sıkmak ve olayı dağıtmak istemiyorum. En kısa ve en anlaşılır şekliyle size daha sade anlatacağım.

İki kişi kalmıştık ve bazı işlere yetişemiyorduk. Bir gün, hapishanenin büyük ve çok iyi korunan simsiyah kapısından iki tane ihtiyar içeri girdi. Ellerinde birer tane tahta bavul ve sırtlarında bez torbaları vardı. Yaşlarına ve yüklerine göre, baya dinç görünüyorlardı. Yaşlı kadın bize doğru, adam ise erkek tarafına doğru yöneldiler. Bunlar mahkum değildi. Hapishanenin işlerini yapmak için gelen işçilerdi. En önemlisi de bizim yetişemediğimiz konulara yardım etmek için buradaydılar. 

Yaşlı teyzenin ismi; Melina'ydı. Çok güler yüzlü ve yardımsever bir bayandı. Her işten anlıyor ve bize de öğrenmemiz için güzellikle, sabırla anlatıyordu. Kocası Selfa ise erkek bölümün bazı yapım, onarım işleriyle ilgileniyordu. İlk geldiği ay tüm her yeri boyamış ve düzgün bir görünüme gelmesini sağlamıştı. Aradan iki ay geçti ve biz artık Melina ile baya samimi bir duruma gelmiştik. Ona kısaca anlayacağı şekilde olayları anlattım. Ancak rüyadan bahsetmedim. Çünkü, bir insanı içinde bulunduğu zamanın gerçek olmadığına inandırmak çok güçtür. Anlatmak istemememin  bir sebebi de, belki bir aksilik olur da uyanırım diye düşünmem oldu.

Günler geçtikçe, Melina da gelen kağıtları okumaya ve yorum yapmaya başlamıştı. Fakat o da benim gibi bu yazıların kime ait olduğunu çözemiyordu. Sırrın sahibi, kendini ortaya bir şekilde çıkaracak, bu sadece onun elinde diyordu. 

Bir Cumartesi günü sabah sekiz gibi uyandım. Üzerime sanki dünyalar çökmüştü. Kendimi çok halsiz ve bitkin hissediyordum. Yaklaşık bir saat hizmet ettikten sonra, avluyu süpürürken bayıldım. Bayılmadan önce hatırladığım, erkeklerin tamamı dışarıda ve beni görecek bir pozisyondaydılar. Yani, Difan ve Yeğzan benim bayıldığımı görmüşlerdi. Bu bayılma olayından sonra hatırladığım şeyler; Melina ve Difan'ın başımda bekledikleriydi. Difan çok az vakitlerde bizim tarafa geçebilmesine rağmen sürekli başımdan ayrılmamış gibi görünüyordu. Kendime hafif bir şekilde her geldiğimde o ikisini ve Selfa'yı görüyordum. En sık duyduğum şey ise Kurt Fuzuğu'ydu. Fakat hiç anlam veremiyordum çünkü daha önce duymadığım bir şeydi.

Bu aşamalar yani benim gözümü açmam aslında bir ay sürmüş. Yani ben bir ay boyunca hiç tepki vermemişim. Gözlerimi araladığım, zaman sürekli Difan'ı görmem; bana o yazıların sahibinin o olduğunu düşündürüyordu. Çünkü Yeğzan'ı bir kez bile görmemiştim. Bu arada sürekli Melina bana bir karışım yediriyordu ve iyileşeceksin diye moral veriyordu.

Aradan iki hafta geçmişti ve ben artık ayağa kalkıp kendi kendime yürüyebiliyordum. Melina bana bir mikrop kapmış olabileceğimi söyledi. Bunun için bir karışım hazırlamış ve benim hayatımı kurtarmıştı. Ben bu tüm olan olaylardan sonra Difan'ın gerçek kişi olduğunu düşünüyordum. Çünkü Yeğzan hiç ortalarda bile görünmüyordu. Bana bir kez bile görünmemişti. Artık dolaşmaya başladığımda Selfa ile karşılaştım. Ona Yeğzan'ı sordum. Yeğzan, hapishaneden kaçıp tekrar geri gelmiş ve başka bir hapishaneye sürgün olarak gönderilmiş. Normalde bu hapishaneden kaçmanın cezası kurşuna dizilmek ama o geri dönmüş. Belli ki kurşuna dizilmekten yani ölmekten korkmuş ve geri dönmüş diye düşündüm.

O gün akşam Melina ile konuşmaya daldık ve ben seçimimi yaptığımı söyledim. Bana bu seçimin doğru olmadığını ve görmediğim, bilmediğim konular olduğunu söyledi. Bana sürekli içine doğar gibi bazı imalarda bulunuyordu. Kızım sen bir rüyadasın uyanman lazım, uyandıktan sonra yanıp tekrar uyanman lazım diyordu. Aslında tabii ki bir anlamı vardı bu sözlerin ancak ben pek mana veremiyordum. Evet seçimim tam kesin olmasa da artık uyanmak da istiyordum.

YARIM YÜZ (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now