'' Anahtarı buldum!! Çabuk olun. '' Koşarak kapıya gittim ve kilidi açıp kapıdan içeri girdim. Peşimden Ada, Kerim ve Yalın da girmişti ama Frankenstein kılıklı adam Tolga'yı bırakmıyordu. Girdiğim odanın kapısında yazan yazı dikkatimi çektiğinde sesli bir şekilde okudum.

'' Her oda atladığınızda bir kişi arkada kalacak. '' Tolga hayır diye bağırırken mecburiyetten kapıyı kapattım.

'' Yazık oldu. Neyse ki yaşıyorum. '' Kerim'in sözüne karşılık göz devirdim. Korkum biraz olsun yatışmıştı.

'' Yeni anahtarı bulmaya koyulalım. '' Hepsi onayladığında karşıma hiçbir şey çıkmamasını dileyerek odada gezinmeye başladım. Bu oda diğer odadan daha farklıydı. Duvarda kırmızı boyalarla değişik yazılar yazılmış kuru kafalar çizilmişti. Ve fazla toz vardı.

'' Burada bir şey yazıyor. Anahtarlar vazolardan birinin altında, ama hangisinde? '' Yalın kağıttaki yazıyı okur okumaz hepimiz Kerim'in olduğu yere döndük. Çünkü vazoların yanında olan oydu.

'' Hepsini tek tek kaldırıp bakalım işte. '' Hayır dememi beklemeden ilk vazoyu kaldırdığında üzerimde hissettiğim sıvı ile yukarı baktım. Vazoyu yerinden kaldırması ile açılan tavandan ölü bir beden sarkıyordu ve üzerindeki kırmızı boya yüzüme damlıyordu. Çığlık atarak Yalın'a doğru koştum ama ayağıma takılan bir şey ile yere yapıştım.

'' Elini sikeyim çocuk senin. '' Yalın, Kerim'e bağırırken Ada yerden kalkmama yardım etmişti.

'' Bir daha sizinle bir yere gelirsem taş olayım. '' Kendi kendime söylenirken Yalın yanıma geldi ve yüzümdeki boyayı sildi.

'' Fenerlerin pili bitmek üzere acele etmezsek hem süre bitecek hem süre bitmeden karanlıkta kalacağız. '' Onu onaylayıp Kerim'e orta parmak çektim ve feneri vazolara doğru tuttum.

'' Baksana, vazolardan birinin altı biraz daha havada. '' Yalın'ın dediğini yapıp vazoya baktım. Altı tane vazo vardı ve dediği gibi sadece onun altı biraz havadaydı.

'' Kerim, biraz işe yara ve o vazoyu kaldır. '' Kerim dehşet içinde bana baktı.

'' Allah Allah neden ben kaldırıyorum? Senin biricik sevgilin kaldırsın kolaysa. '' Gözlerimi devirdim.

'' Az önce aptal gibi erken davranıp beni boyaya bulayan sendin. Kaldır şimdi o vazoyu. İtiraz edersen Yalın o vazoyu müsait bir yerine sokar. '' Yalın bana bakıp öpücük attı.

'' Arkadaşlar, sırtıma bir şey dokunuyor. '' Feneri yavaşça Ada'nın sırtına doğru çevirdim ve az önce tavandan sarkan bedenin Ada'nın hemen arkasında dikildiğini görüp çığlık attım.

'' Ne oldu? Ne var? '' Ada arkasına döner dönmez ona doğru gülümseyen kadını gördü ve çığlık atarak yumruğu kadının yüzüne geçirdi. Anın şokunu atlatamamışken Kerim'in sesi ile o tarafa döndüm.

'' Anahtarı buldum. Ama burada yazdığına göre vazoyu elimden bırakırsam çıkış yolu kapanıyormuş. Sanırım bu odada bu ölü hanımla kalma sırası benim. '' Ada'nın yumruk attığı kadın yerden kalkarken koşarak anahtarı aldım ve kapıyı açtım. Yalın ve Ada da peşimden geldiğinde tam kapıyı kapatacakken Ada bağırdı.

''  O kadına yan gözle bile bakarsan seni öldürürüm Kerim. '' Kerim elindeki vazo ile bize döndü.

'' Kadın ölü amına koyayım. '' Daha fazla uzamaması için kapıyı kapattım ve odaya baktım.

'' Yanlışlıkla Christian Grey'in oyun odasına mı ışınlandık acaba? '' Ada'nın sorunu üzerine durdum. Gerçekten bu aletler de ne?

'' Burası işkence odası sanırım. '' Yalın etrafta gezinmeye başladığında feneri odada dolaştırdım. Yanıp sönen fener ışığı pilin son damlalarının kaldığını haber veriyordu.

'' Baksanıza. '' Ada'nın sesi ile oraya döndüm. Yerde bir kutu vardı. Ada eğilip kutuyu aldı ve açmaya çalıştı.

'' Şifreli. Nereden bileyim ben şifreyi. '' Oflayarak etrafta gezinmeye devam ettim. Bir sürü alet vardı burada.

'' Şu kırbaç mı lan? '' Yalın'ın işaret ettiği yere baktım. Harbiden kırbaçmış.

'' Dikkatini topla, oradan buradan birileri çıkmadan bulalım şu şifreyi. '' Dolapları tek tek açmaya başladım. Yalın da diğer duvardaki dolapları açıyordu.

'' Annanı sikeyim. '' Yalın'ın bağırışı ile ona döndüğümde dolapların birinin içinden gözlerinden kanlar fışkıran bir kesik kafa düşmüştü.

'' Sanırım bayılacağım şimdi stresten. '' Ada bunu söylediğinde ben etrafa bakınmaya devam ediyordum.

'' Bu odada hiç not yok mu amına koyayım? '' Yere eğilip masalardan birinin altına baktım ve masanın altına yapıştırılmış notu görüp okudum.

'' Bir, bir önceki odadaki vazoları saydın mı? İki, anahtarı hangi vazoda bulduğunu hatırlıyor musun? Üç, dolaplardan hangisi dolu fark ettin mi ? ''

Sesli bir şekilde okuduğum sorular ile Yalın'a döndüm.

'' Buldum! '' Koşarak Ada'nın yanına gittim.

'' Altı tane vazo vardı. İlk hane altı. Anahtar dördüncü sıradakindeydi. İkinci hane dört. Yalın hangi dolaptan çıktı o kafa? '' Ben bunu söylerken odanın duvarlarından birinin bir kısmı açıldı ve içeri elinde testere olan bir şey girdi. Şey diyorum çünkü hiç insana benzer bir yanı yoktu.

'' Yedi. '' Ada, Yalın'ın dediği sayıyı da yazıp kutuyu açtığında anahtarı görmeyi bekledim ama onun yerine bir kağıt vardı.

'' Dalga mı geçiyorsunuz lan bizimle. '' Ada bağırdığında testereli beyfendi dibimize kadar girmişti. Kağıdı alıp okudum hemen.

'' Saat 14.30 '' Anlamsızca kağıda bakmaya devam ettiğimde Yalın kafasını yukarı kaldırdı ve duvardaki saati aldı.

'' Ne yapıyorsun? '' Biz bunları konuşurken adam Ada' ya doğru yürüyordu.

'' Biraz acele eder misiniz? '' Yalın saati hemen 14.30'a getirdi ve saatin arkasının açılması ile elime bir anahtar düştü. Koşarak kapıyı açtım ve yeni bir odaya girmek için kendimi hazırladım. Ama karşımda ilk girdiğimizdeki görevliyi görmem ile rahatlamıştım.

'' Süreniz bitti. '' Omuzlarımı düşürüp dışarı çıktım ve Yalın'ın da çıkmasını bekledim. O da çıktığında diğer odalarda bıraktığımız Tolga ve Kerim de gelmişti.

'' Ne yaptınız? Vurdurmadınız inşallah. '' Gözlerimi devirip Kerim'in kafasına bir tane geçirdim.

'' Bitti mi şimdi? '' Ada onayladığında derin bir nefes verdim.

'' Sanırım gece uyuyamayacağım. '' Hepsi kahkaha attığında yürümeye başladık. Yalın'ın kolununu altına girip yavaş adımlar atmaya başladım.

'' İstersen beraber uyuyabiliriz hayatım. '' Parmak uçlarımda yükselip yanağını öptüm.

'' Ben kaçar gençler. '' Tolga bunu söyleyip nereye gittiğini paylaşmadan yanımızdan ayrıldı. Biraz daha yürüdüğümüzde Ada ve Kerim de gitmişti.

'' Ee kaldık baş başa. Ne yapmak istersin? '' Aklıma gelen güzel fikir ile ona döndüm.

'' Hatırlıyor musun zamanında seni peste yenmiştim ve lahmacun sözünü almıştım. '' Gözlerini büyüttü.

'' Sen onu unutmadın mı ya? '' Kahkaha atıp koluna girdim. Eğlenceli bir günün sonunda sevgiliniz ile karşılıklı lahmacun yemekten daha güzel bir şey olabilir miydi?

Selam!! Ben geldim.

Nasılsınız?

Kısa hikayede birinci olmamızın şerefine böyle bir bölüm yazdım. Biraz eğlenceli biraz sıkıcı karışık işte. 🖤

Görüşmek üzere 😘

Y.K | TextingWhere stories live. Discover now