bölüm 32

39.3K 2.3K 4.4K
                                    

komorebi adında bir jikook-sope-namjin ficine başladım,,,, bodyguard jungkook okumak isteyenleri oraya alalım,,,, *,*

23 ocakta doğan Burcu'ya ithaf bu bölüm. Geçmiş doğum günün kutlu olsun bebeğim. 

iyi okumalar!

Zaman akıp gidiyordu, insan fark etse de etmese de

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Zaman akıp gidiyordu, insan fark etse de etmese de. İyileştirdiği kadar yaralayabiliyordu ve geri de gelmiyordu. Avuçlarında tuttuğun bir miktar su gibiydi. Parmaklarının arasından akıp gidiyordu. 

Jimin için hızlıca akıp gitmişti son birkaç hafta. Üstelik arkasına dönüp bakmamıştı da. Rüzgara kapılmış bir yaprak gibi hafif hissediyordu ve rüzgarı da Jungkook olunca bakmaya gerek duymuyordu. Yurttaki gösteri de bu hafta sonu olduğundan saatleri bile birbirine karışmış haldeydi. Dert etmiyordu. Her şey iyiydi. 

Jihyun ise plansız bir şekilde geçirdiği bu dört beş gün yüzünden iyice kapana kısılmış hissediyordu. Ne yapacağını bilemez haldeydi. Sonrası için planı yoktu ve bu korkutucuydu. 

Abisi ile arası düzelmişti ve Jimin yine eski haline dönmüş, onu yine şımartmaya başlamıştı. Fakat Jihyun artık şımaracak bir güce sahip değilmiş gibi hissediyordu. Artık hayatı o kadar hafife alamıyordu. 

Bu garipti. Çünkü şimdiye kadar her şeyle bu şekilde başa çıkmıştı. Bencil, ukala ve egolu biri olarak. Aldatılmıştı ve bam, egosu yerlerdeydi. Bencil de olamıyordu. Abisinin anlattıklarından sonra sadece kendisini düşünemiyordu. Gece gözünü kapattığında, istemeden de olsa durup dururken abisine zarar verildiği anları düşlüyordu ve bu berbattı. O adamı kendi elleriyle öldürmek istiyordu Jihyun. Söz konusu Jimin olunca bunu yapabileceğinden emindi. Ve ah, artık ukala da olamıyordu çünkü her nedense, Min kendini bir bok sanan yakışıklı öğretmen Yoongi, bir şekilde bu özelliğinin körelmesine sebep olmuş bulunmaktaydı. 

Görmezden geliniyordu. Bu Jihyun'u deli ediyordu. Hırslanmıştı çünkü onun ufak gözlerinin yine kendi üstüne düşmesini ve onunla küçük bir çocuk gibi ilgilenmesini istiyordu Jihyun.

 Sadece istemekle kalıyordu. 

''Şunu içmeyi bırak artık.''

Jimin elindeki kahveyle bahçe duvarının köşesinde bekleyen kardeşinin yanına yaklaşırken söylenmeye başlamıştı. ''Berbat kokuyor ve Tanrı aşkına, erkenden ölmek mi istiyorsun?''

''Hyung yeni görüyormuşsun gibi tepki vermeyi bıraksan artık?'' Jihyun kendisine uzatılan kahveyi alırken konuştu. Gece yarısına yakın bir saatteydiler. Bu hafta sonu etkinlik olacağı için her şeyi yetiştirebilmek adına oldukça geç saate kadar yurtta oluyorlardı. Hepsi yorgundu ama çocukların körelmeyen heyecanı onları da dinç tutuyordu. 

Jihyun elinden geleni yapıyordu. Zaten evde tek başına oturmaktansa burada olmayı tercih ederdi. 

''Kendine zarar veriyorsun. Buna göz mü yumayım?'' Jihyun onun pembe saçlarına bakarken omuz silkti sadece. Pek bir keyifsiz hissediyordu zira, uyumak ve hiç uyanmamak üzerine kurulu hayalleri aklında dönüp dolaşıyordu. Omzunu duvara yaslarken bu hissin ne kadar süreceğini merak etti genç adam. Abisi onunla ilgilenmiyor diye böyle hissettiğini sanıyordu fakat görünüşe göre durum sadece Jimin ile alakalı değildi. 

duendeWhere stories live. Discover now