Bütün dünyaya galip gelirsinde, ölüme galip gelemezsin...

En başından başla
                                    

Görmekten korktuğum manzara tam karşımdaydı; Baran abi beyaz bir örtünün altındaki sarı saçlı kadına bakıyordu. Gözleri bir kan çanağına dönüşmüştü. bir şeyler mırıldanıyordu fakat ben ne dediğini anlayamıyordum.

Kapıdan yavaşça içeri süzüldüm, yıllar sonra ilk defa Nazlı ablanın yüzünü görüyordum. Yüreğim ağırlaşırken kendimden geçtim, ayaklarım beni taşımakta aciz kaldığında duvara tutundum.

Nazlı abla morarmış dudakları, solmuş bembeyaz teniyle içimi ürpertiyordu. Korkak adımlarla Baran abiye yaklaştım fakat o bunu fark etmemişti. Geldiğimden bir haberdi, elimi omzuna atıp kendi tarafıma döndürdüm. Ağlıyordu, dudaklarını kanatırcasına dişlemiş başını sağa sola sallıyordu.

"Gitti. Nazlı gitti." diyor başka bir şey demiyordu.

"Baran..." dediğim anda gözyaşlarım süzüldü yanaklarımdan aşağı doğru.

" dediğim anda gözyaşlarım süzüldü yanaklarımdan aşağı doğru

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Gitti..." parmaklarıyla gözlerinin altını temizledi. "Nazlı." dedi ve boynuma sarıldı.

O kadar ağır geldi ki birlikte yere çöktük. Kedi yavrusu gibi yanıma kıvrılıp başını dizimin üzerine koydu. Bir hıçkırık sesinden sonra kesik kesik ağlamaya başladı. Gözyaşları bacağımı delip geçiyor, göğsü şiddetle inip kalkıyordu.

Titrek ellerimi uzamış saçlarının arasına daldırdım. Bir süre orada gezdirdim, sonra yavaşça yanağına doğru süzülmüş gözyaşlarını sildim. Tepkisizdi. Hiç bir şey yapmıyor, sesini çıkarmıyordu. Bu beni biraz korkutsa da hareket edip bacaklarımı topladım. Kollarından tutup ayağa kaldırmaya çalıştım, artık buradan gitme vakti gelmişti.

Kendinde değildi ve bütün yükünü bana vermişti. Gecenin bu vaktinde onu nereye götürecektim? Hemen boştaki elimle ceplerimi yokladım, telefonumu arıyordum fakat yanımda değildi çıkarken masanın üzerinde unutmuştum. Bu çok kötüydü. Selim abiye nasıl ulaşacaktım...

Hastanenin bir görevlisinden yardım isteyip Baran abiyi buradan çıkarmış, taksiye bindirmiştim. Elimi hiç bırakmıyor, Nazlı ablayı sayıklayıp duruyordu. Başımı eğip omzuma yasladığı keskin yüzüne baktım. Koca kehribar rengi gözleri kapalıydı, Hakan'ın uzun kirpiklerine benzer kirpikleri vardı.

Sivri çenesi kasım kasım kasılmıştı, kirli sakalının altında saklanan o derin muhteşem yara; elimi yavaş yavaş yaraya dokundurdum. Boşta olan elini kaldırıp yanağında duran elimi, dudaklarına götürüp usulca öptü.

Yalnız hissetmemesi için eğilip alnına öpücükler bıraktım. O sırada taksi ani bir frenle durdu ve başım şoför koltuğuna çarptı, bunu pek umursamadan Baran abinin cebini yoklayıp taksinin parasını ödedim.

"Yardım edeyim mi abla?" taksi şoförü Baran abinin baygın halini görünce bana yardım etmek istedi.

Geri çevirmedim. Başımı olumlu bir şekilde salladığımda, bir kolunu şoför diğer kolunu da ben tutmuştum. Onu kendi mekanına getirmiştim. Selim abinin burada olması ümidiyle getirmiştim ama görünürde hiç kimsecikler yoktu.

Mahallenin Ağır Abisi (DELİKANLI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin