O sonsuzluğa uğurlanırken, ben kalacaktım bir başıma...

11.4K 639 329
                                    

Dipnot: Heyy sevgili güzel okurlarım! Bu bölüm sizi fel fecir ağlatacağım için şimdiden çok üzgünüm ama size bir tavsiyem var; yanınıza bol bol peçete alın burnunuz akabilir, kolunuzla silmek zorunda kalabilirsiniz. Peçete iyidir, peçete alın...

Hakan asla bu odadan çıkmayacaktı. Hafızasındaki düşünceleri atlatana kadar beni bir saniye olsun yalnız bırakmayacaktı. Ömer gitmeden rahat durmayacaktı. Hep diken üstünde olacak, beni merak etmekten kendini alıkoyamayacaktı. Uyumuş olduğumu düşünerek yerinde huzursuzca kıpırdandı, bu durum onu rahatsız ediyordu.

Yatağın bir anda hafiflemesi canımı sıksada ayaklandığını anlamıştım. Göz ucuyla kapaklarımı araladım. Elleri cebinde, pencere pervasızına yaslanmış dışarıyı usulca izliyordu. Gözlerini görmüyordum ama hüzünle baktığına yemin edebilirdim. Kazağının içinden çıkardığı zincire odaklandı, ucundaki aslan figürü beni çok eskilere götürmüştü. Boynunda asılıydı. Hakan ne olursa olursun, aralarında ne geçerse geçsin, o kolyeyi hiç çıkarmamıştı.

"Bu kolye benim dokunulmazlığım, nasıl bilmiyorum ama bu kolye beni koruyor." Bir zamanlar böyle bir şey dediğini çok iyi hatırlıyorum.

Baran Bozkurt; Camın pervasızına başına yaslamış adamın yüreğindeki acı, geçmişinin yaralı yüzü. Onlar öğretti kardeşliği, onlar gösterdi aile olmayı. Onlar sevdirdi mahalleyi, burası onlarsız bir hiç. Onlar yoksa biz de yokuz, ben de yokum. Onlar yarattı bu hikayeyi, onlarla başladı her şey.

Köşedeki bakkalla hatta az ilerdeki berberle. Onlarla kuşandı bu mahalle. Onlar sakladı günahlarımızı, onlar sayesinde ayaktayız. Bir tek bizim değil, onların da mücadelesiydi bu hikaye.

Hatta sizin...

Oturdu karşımdaki sandalyeye muhtemelen sabaha kadar başımda durup beni seyredecekti. İyi olduğuma emin olduğunda ise çıkıp gidecekti.

"Çok güzelsin," Dedi usulca. "Umutlarımı yeşertecek kadar çok güzelsin Azey."

****

Selim benim arkadaşım, ona karşı derin duygular beslemesem de her zaman değerli bir yanı vardı. Sokağın başından gülen gözlerle ve gamzeleriyle ansızın önüme çıkması, zor zamanlarımda kapımıza gelip kaldırım köşesinde otururken yalnız değilsin deme şekli, Azelya'nın olmadığı zamanlarda bana dostluk etmesi; Bunlardı onu özel kılan, bu şeylerdi beni ona bağlayan. Evet Murat'a aşıktım. Hepte öyle olacağım ama bu Selim'e değer vermemem anlamına gelmiyordu.

Hayatta sadece birine aşık olabilme hakkımız vardı. Ben de onu Murat Karaoğlu'nda kullandım. Aynı anda iki kişiye aşık olamazsınız ama aynı anda bir çok kişiyi sevebilirsiniz. Ben Selim'e karşı sevgimi asla eksiltmedim. Abimi sever gibi, Azelya'yı özelleştirir gibi sevdim.

Sorun o kadına gitmesi değildi. Sorun beni bir saniyede değersiz hissettirmesiydi.

Kaybol gözümün önünden... O kadar gurur kırıcı bir cümleydi ki ne zaman aklıma düşse sinirlerim bozulur, gözlerime gözyaşları hücum ederdi.

Evet ben de kırmıştım gururunu. Evet ben de parçalamıştım kalbini ama ben ona hiç bir zaman umut vadetmemiştim. Kırmıştım kırmasına fakat elimde olmadan yapmıştım bunu. O bile isteye yapmıştı. Sanki günlerdir bu olaya çalışmıştı. Çok ustaca halletmişti.

Mahallenin Ağır Abisi (DELİKANLI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin