Ben bir daha bu çocuğun haykırışlarını duymayacağım...

42.8K 1.8K 115
                                    

AZELYA KARACA

Hera'yı kenara çekmemin sebebi onun zarar görmemesiydi. Ayağa sakince kalkıp yumruklarımı sıktım. "Sen!" deyip yavaş adımlarımı Nevin'in yanına attım.

Gözlerimi kısıp parmağımı ona kaldırdım. "Hepsi senin suçun." diyerek yürümeye devam ettim.

Kızgındım! Çünkü bir zamanlar dost bildiğimiz arkamızdan kuyu kazdı. Üzgündüm! Çünkü tek arkadaşım kırılmıştı, dökülmüştü...

Nevin bakışlarımı ve kaldırdığım parmağı görür görmez, korkuyla kapının arkasına geçip yüzüme kapattı.

Bu beni daha fazla sinirlendirmişti. Hera'nın bu durumda olmasının yegane sebebi bu kadındı.

Kapıyı sert vuruşlarımla yumrukladım. "Aç kapıyı! Aç diyorum sana." deyip tekmelemeyide ihmal etmiyordum.

Nevin kapının arkasından korkuyla seslendi. "Azelya bak ben çok üzgünüm. Lütfen böyle davranma." dediği an sinirim beynime zıplamıştı. İnsan nasıl bu kadar rahat davranabilirdi?

Kapıyı kırarcasına tekmelemeye devam ettiğimde Hera yanıma gelip kolumu tuttu. "Azelya! Yapma hadi gidelim. Bak herkes bize bakıyor." deyip telaşla etrafa bakındı. Bazıları pencerede, bazıları da kapının önünden izliyordu.

"Aç kapıyı! Bunu nasıl yaparsın." dedim hafif dolu gözlerimle. Bunu gerçekten nasıl yapardı? Yemin ederim Hera ağlarken onun gülümsediğini görmüştüm, bu kadar adi olamazdı.

Peki ya Murat abi? Arkadaşıma tıpkı bir çöpmüş gibi davranmıştı. Bunu ondan hiç beklemezdim. Seni seviyorum demesine bile izin vermemişti...

Kolumu Hera'nın ellerinden kurtarıp kapıyı yumruklamaya devam ettim. Tam bir kez daha vuracakken kolum biri tarafından havada yakalandı. Kolumu kurtarmaya çalıştığımda ise güçlü ellerini kolumdan çekmiyordu. Hera bu kadar güçlü müydü?

Arkamı dönmeden önce seslendim. "Bırak Hera, içim soğumadan eve dönemem." O sırada arkamı döndüm ve ufak çaplı bir şok geçirdim.

Bu... Bu! İnanamıyorum. Hala aynıydı! Yüzünde kapatmaya çalıştığı küçük küçük çilleri. Kahverengi kocaman gözleri. Kırptığı uzun kirpikleri, küçük kalkık burnu ve açık kahverengi saçlarıyla her zaman çok güzeldi. Evet evet! Bu oydu. Burnunun ucu kızarmıştı ve sürekli çekip peçeteyle siliyordu, sanırım üşütmüştü.

Gözlerini kısıp önce dikkatle beni süzdü sonra Hera'ya göz gezdirdi. "Ne oluyor burada! Mahalleyi ayağa kaldırdın kızım." dediğinde kolumu hala bırakmamış sıkı sıkı tutuyordu.

Gözlerimi büyütüp ona hayranlıkla baktım. "Canan abla!" derken öfkeyle gözlerini bana dikti. Beni gördüğü ilk dakikada tanımıştı fakat galiba bir türlü geldiğime ihtimal verememişti.

Hiç beklemediğim bir harekette bulundu; hızla kulağımın ucunu tutup aşağıya doğru çekti. Gittiğim için kızgındı, sanırım ben giderek bir tek Hakan'ı değil bütün mahalleyi üzmüştüm.

Gözlerimi devirdim. "Abla!" diye elimi kulağıma götürerek ona masum bakışlar bıraktım. Biri görürse rezil olurdum, çocuk değildik artık.

"Azelya hayırsızı." kollarını açıp boynuma sarıldı.

Canan abla, namı diğer; Çilli. Bir kere mahallemizin en cesur, en gözü kara ablasıydı. Saygılıydı, saygıya değerdi, narindi ama gerektiğinde sert olmayı bilirdi. Ağır başlıydı, disipline önem verirdi. Çok güzeldi ama bekardı.

Mahallenin Ağır Abisi (DELİKANLI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin