D16"Tsundere"

279 31 28
                                    

Saeyoung Choi

Işıkları söndürmüş, öylece masamda oturuyordum. Düşünmek, planlamak istiyordum fakat beynim adeta durmuş gibiydi ve bu sanırım uzun zaman sonra ilk defa oluyordu. Dışarıdan bakıldığında "Sanaldan yanlışlıkla tanışıp devam eden bir arkadaşlığın tesadüf eseri gerçeklikle sonlanma ihtimali" durumu çok da abartılmayacak gibi gelse de gereksiz bir heyecan içindeydim ve her geçen saniye bu heyecan, mide kramplarına dönüyordu.

Acı çekmenin en istekli hâli denebilirdi. Ama hayır, bir mazo değilim.

Saatin altı olmasına birkaç saat kalmıştı. Fakat zaman geçmiyor gibiydi. Kollarımı bağlayıp masanın üstüne, başımı da kollarıma koyup öyle devam ettim zihnim içindeki yolculuğuma. Doğaçlama daha iyi olurdu sanırım...

Saki Taniguchi

Luciel'in neden beni çağırdığını tam olarak bilmesem de acele etmem gerekiyordu. Tamamlamam gereken bir edit ve resim vardı. Ve, biraz da ödev. Her şey üst üste geliyordu ve gerilmiştim. Acele ettiğimden dolayı yaptığım şeyi de beğenmeyecek noktaya geldiğimde ara vermem gerektiğim konusunda eminlik yaşadım. Saat henüz dört olsa da işlerimi bırakmaya karar verdim. Eğer işi yoksa Luciel ile daha erken buluşabilirdim.

---
Hey, Luciel
---

Mesaja geri dönmesini bekledim. Beklerken de masamdaki birkaç günlük hazır çorba bardaklarını mutfağa gidip makineye yerleştirdim. Birkaç dakika sonra telefonumdan gelen bildirim sesi ile gelen tepkimenin Luciel'e ait olup olmadığını kontrol ettim. Ve, ondandı da.

---
Evet?

Şu an müsait misin?

Ne için?

Dışarı çıkmaya

Beklediğimden erken oldu..
Olur tabiî ki, biliyorsun zamanı senin müsaitlik derecene göre ayarlanmıştı.

Pekâlâ o hâlde
Parka gidiyorum?

Evet, ben de geliyorum şimdi.

Tamam

Görüşürüz :)

  :)


---

Üstüme hoodiemi ve hırkamı giydikten sonra ise evden çıkıp parka ilerledim. Ellerimi hırka cebime atmış yere bakarak ilerliyordum. Her şey tahmin ettiğimden farklı ilerliyordu. Luciel ile bu denli yakın olabileceğimizi düşünmemiştim. Ama her şeyden önce, benim için değerli bir insandı -her ne kadar bu kanıya kısa sürede varsam da.- ve onu kazanmak benim gözümde bana çok şey katmıştı.

Saatin çok geç olmamasından ötürü parkta hâlâ küçük yaşlarda çocuklar vardı. Bu yüzden her zamanın aksine salıncağa değil, bir banka oturdum. Aptal aptal etrafa bakıyor olmama rağmen aklıma yeni fikirler geliyordu. Yeni AMV fikirleri, yeni çizim fikirleri.

"Hmm..." düşünceleri kafamda toparlamaya çalıştım.

EVE GİDİP BU AKLIMA GELENLERİ TEK TEK YAPMALIYDIM AMA ZAMANIM YOKTU VE KENDİMİ DÜZMEK İSTİYORDUM

İç dünyamı yatıştırıp Luciel'in gelip gelmediğini anlamak adına etrafa bakınmaya başladım. Eylemsizlikten yorulmuş olacaktım ki oturduğum yerde hafifçe ayaklarımı sallamaya başlamıştım. Bir süre ayaklarımı salladım hiç durmadan. Daha sonra arkamdan gelen yavaş ama kendinden emin ayak sesleri ile başımı kaldırdım. Sese döndüm, gelen Luciel'di. Biraz gülümsedim ve merhaba anlamında elimi kaldırdım. Aynı eylemleri karşılık olarak ondan da alınca oturduğum yerde yana kaydım onun da gelmesi için. Öyle oldu da, oturdu.

"Nasılsın?"

Elimi hoodie cebime sokup cevap verdim, "İyi, sen?"

"Ben de öyle."

Bir süre ne diyeceğimi düşündüm. Bu sefer ortaya bir şey atacak taraf ben olmalıydım.

"Ne için çağırmıştın beni?"

Oturduğu yerde bacaklarını açıp öne eğildi, dirseklerini dizlerine dayadı. Sonra derin bir iç çekti.

"Ben..."

Dikkatlice ona bakıyordum. Şu anki hareketleri daha çok merak etmeme neden oluyordu. "Sen?"

"Sadece bir şeye açıklık getirecektim."

"Ne gibi?" Bunu beklememiştim. Fakat hiçbir şey ile de bağdaşlaştıramamıştım.

Yavaşça bana döndü. "Bunun ne olduğunu sen de çok iyi biliyorsun, tuzlu çorba."

"..."

Saeyoung Choi

Gözleri büyümüştü.

O gerçekten Saki'ydi ve istemsizce biraz gözlerim dolmuştu. Kendimi ona sarılmamak için zor tutuyordum.

"Ee... Evet, bu benim sanal ismim. Fakat nereden biliyorsun?"

İç çektim. "Saki, ben 707."

Bu sefer gerçekten çok şaşırmıştı ve doğal olarak bunu oldukça belli ediyordu. Elimi enseme attım.

"Cidden mi?"

"Evet.." Biraz gülümsedim.

Şaşkın ifadeler ile bakışlarını yere çevirdi. ".. Evden çıkmadan önce bu aklıma gelmişti ama benim için Satürn'de hayat bulunması gibi olağanüstü bir zandan başka bir şey değildi.."

Gülümsememe engel olamıyordum ve ona sarıldım. İlk irkilmişti, fakat daha sonra o da karşılık vermişti. "Nasıl hissediyorsun, Saki?"

"Tuhaf ama güzel de.."

"Ben de öyle." Onun saçlarını karıştırdım. Daha sonra o da benimkileri karıştırdı. Daha sonra Aottg oynarken çıkardığı tiz reflex sesini çıkardı ve konuştu.

"AMA NASIL"

Bu sesi biliyordum çünkü oynarken ses atmıştı.. jcmdjc

İrkildim ve yavaşça ayrılıp ona döndüm. "Bilmiyorum ama sorgulamak istediğimi de sanmıyorum. Bu hâliyle oldukça güzel."

Bir süre bana baktı. Sonra yavaşça gözleri kısıldı ve kızardı. Bu beni de şaşırtmıştı çünkü.. "... SEN BİR TSUNDERE MİSİN.."

"Kes sesini -_-" Hırkasını çıkarıp top yaptıktan sonra suratıma fırlattı. Tepkileri sevimli ve komik geliyordu ve hırka yüzümden düştükten sonra gülerek ona baktım. Kısık gözlerle başka bir noktaya odaklanmışken -Ki hâlâ utanmış bir hâli vardı- göz ucuyla bana baktı. Ve saçlarımı karıştırdı. Hoşlandığım kişinin şu an yanımda oluşu ve hoş bir samimiyet gösteriyor oluşu benim için çok değerliydi. Ona tekrar sarıldım ve Elly'e gösterdiğim şefkati gösterdim. YANİ SIKICA SAĞA SOLA SALLADIM

"WAĞ BENİM KÜÇÜK TSUNDEREM.."

***
Nasıl baya kısa sürede geldi değil mi? :3



  

 Dimple お | Choi SaeyoungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin