D11"Gökyüzü."

269 30 31
                                    

Saki Taniguchi

Her şeyin daha güzel olabileceğine inandığım bir güne daha uyandım. 707'nin itirafından 2 gün geçmiş ve tuhaf bir şekilde aramız düzelmişti. Hatta, eskisinden bile daha iyiydik. Son zamanlarda işlerinin biraz düzensiz gittiğini söylemişti 707.

Sanırım biraz onu alttan almam, ona destek olmam gerekiyordu.

Hava serindi. Yumuşak bir serinlik vardı ve muhteşemdi. Kesinlikle bugün dışarı çıkacaktım.

~~~

Okuldan döndükten sonra üstümü değiştirmedim ve çantamı eve bıraktığım gibi dışarı çıktım. Benim gibi birçok insan aynı şeyi düşünüyor olmalıydı ki, sokaklardaki insan sayısı diğer günlere kıyasla artışa geçmişti.

Sanırım dışarıda olmak bana iyi geliyordu.

Hem de arkadaşlarım yürüyüş yapmanın boyumu uzatabileceğini söylemişti, yani umarım.

... Aslında, kimseyi kandırmamak gerekir ki dışarı çıkmamın temel nedeni, Luciel'di.

Onun iyi olduğunu görmek istiyordum.

Çevremdeki insanlar böyle bir şey yapacağıma inanmazlardı büyük ihtimalle. Yani, ben de inanmazdım aslında. Ona karşı bir ilgim vardı. Tavırları, hareketleri ve pofuduk saçları diğer insanlarla kıyaslandığında çok fazla dikkatimi çekmişti. Onu henüz tanımıyordum ama bir arkadaşım, insanların gözünün içinde gördüğün tek bir ışıltının bile çok fazla anlama geldiğini söylerdi hep. Onda gördüğüm şeylerden fazlaydı. Edebî şeylerle aram iyi değildir. Fakat, çevrem duygularımı aktardığım sırada bunu çok iyi başardığımı düşünür.

Demek istediğim, Luciel'i gözündeki kodlar ile benimsemiştim.

Adım atmayı bıraktım, yere baktım. Bir başkası ile ilgilendiğimi duyunca üzülen bir yakına sahipken, onun üzüleceği şeylere kendimi kaptırmam ne kadar doğruydu? 707'nin incindiğini düşünmek bile beni geriyorken şu an bunu yapmam yanlıştı. Eğer kendi açımdan düşünürsem, duygularıma 707'nin düşünceleri ve hisleri müdahale edemezdi. Ama onu üzecek bir mutluluğa sahip olmak da istemezdim.

Yavaş yavaş ebeveynleri ile evine doğru yol almaya başlamış birkaç çocuğun olduğu parka ilerledim. Hava karanlıkken böyle yerler büyüklerin oluyordu.

Boş bir salıncağa oturdum.

Hafifçe sallanmaya başladım daha sonra. Hızım git gide ufak ufak artarken, düşünmeye devam ediyordum.

Çok geçmeden yan tarafımda hissettiğim hareketlilik ile hızımı düşürdüm. Hoş, çok da hızlı değildim zaten.

"Merhaba." Hafif bir gülümseme eşliğinde gelen selam Luciel'e aitti. Bu genişçe gülümsememe neden olmuştu.

(Y/N: Tabii öyle olacaktı adamım.)

"Merhaba." Yanıma oturdu ve o da hafifçe sallanmaya başladı.

Konuşmayı başlatan taraf olacaktım. Çünkü merak ettiğim şeyler vardı.

"Sen iyi misin? Yani, geçen gün.." Lafımı tamamladıktan sonra elim reflex olarak enseme çıkmıştı. Onu, ağlarken görmüş olmama karşın bunun sebebini merak ediyordum.

Derin bir iç çekti ve gözlüğünü düzeltip bana döndü.

"Sadece biraz üzülmüştüm. Çok da önemli bir şey değildi." Bir an durdu ve biraz daha düşündü. "Önemliydi ama, değildi işte." Daha sonra burukça gülümsedi. Her ne olduysa, onun için çok önemliydi, belli oluyordu. Zaten az çok biliyordum ne olduğunu. Fakat bu benim için çok detaylı olmamıştı. Yani, yaptığı açıklama.

"... Peki, aranız düzeldi mi? Yani, o kişiyle.." biraz gülümsedim 'eh' benzeri bir ses eşliğinde.

"Düzeldi." Dedi yine gülümseyerek. "Düzeldi fakat, bir şey değişmedi."

"... Anladım."

Tam olarak bana döndü.

"Uzun süredir karşılaşıyoruz. Biraz kendinden bahsetsene. Ha bir de! Nasıl desem.." Bakışlarını yere indirdi ve hafif tsun bakışlar ile konuşmaya devam etti. Karanlık olsa da, dikkatlice onu seçen gözlerim şu an kızardığını görebiliyordu. "O gün... Destek olduğun için teşekkür ederim.."

Yine gülümsedim. "Lafı bile olmaz."

Yine bana döndü ve dikkatlice baktı.

"Seni pek iyi tanımıyorum fakat, olgun bir havan var. Ve, bu havalı." Dedi yine biraz gülümseyerek.

"Ha? Haaa... Haaaaaa... Teşekkür ederim ama çevrem genelde aptal olduğumu söyl-... şimdi düşününce, bunu söyleyenler benden daha aptal. Hem genelde saçmalarım ve çocukça davranırım cidden böyle mi düşü-..." durmam gerekmişti çünkü o kadar hızlı konuşmuştum ki, nefesim yetmemişti... O ise gülmelerini eğilmiş, saklamaya çalışıyordu. Daha sonra kendini tutamadı ve gökyüzüne hoş bir kahkaha sesi bıraktı. Bu kadar komik miydi gerçekten? Onu görünce bana da gülme geliyordu...

"Ü-üzgünüm..." dedi ciddi kalmaya çalışarak. Gülmesini durdurmaya çalışırken tam bir çocuğa benziyordu ve bu da ona bir sevimlilik katmıştı.

"Sorun değil, tekrar güldüğünü görmek güzel." Ben de hafif bir gülüş ile karşılık verdim.

O da gülümsedi. Daha sonra başını gökyüzüne çevirdi.

"Ilgilenen herkesin bildiği basit bir bilgidir ama," eliyle birkaç yıldızı gösterdi. "Bu büyük ayı. Bu da kutup yıldızı."

O gökyüzüne bakıyordu, ben de gökyüzüme.

Sonra bana döndü. İrkilmiştim.

"Biliyordum, ben de severim. Yani, uzay bilimini." Hafifçe gülümsedim yine.

"Anladım.. Bunu duymak hoş.."

***
:)

 Dimple お | Choi SaeyoungWhere stories live. Discover now