H/18

34.5K 2.2K 400
                                    

Uzun koridorda yürürken bütün kafalar teker teker ona dönüyor, ismi ağızlarda fısıldaşılıyordu. Buna alışmıştı. Buna çok alışmıştı. Alışamadığı tek şey bunlara tepkisiz kalmak zorunda olduğuydu. En son hastalığı öğrendiğinde yaşamıştı aynı şeyi. Ama sonra durmuştu fısıltılar. Şimdi nereden veya kim yüzünden bilmese de abisinin olayı duyulmuştu. Bu yüzden aynı serüven bir kez daha başlamıştı.

Sınıfının kapısına geldiğinde içeri girip çantasını bırakmak istedi. Ancak içeride duyduğu konuşmalarla, istemsiz şekilde biraz daha kapının önünde durmaya devam ederek pür dikkat konuşulanları dinlemeye çalıştı.

"Böyle olması canımı yakıyor kanka.."

"Ben onu seviyorum ama o bunun farkında bile değil..."

"Gözlerini kapamış etrafını izlemiyor bile..."

"Yağmur, ben Kuzey'e çok aşığım..."

Ağlamaklı olan sesin son söylediklerini işitince gözleri kocaman açıldı. Ne yaptığını bilmeden hızla sınıfın kapısından ayrıldı. Şu an o sınıfa girmesi içerde ki her kimse onun için büyük bir skandal olurdu. Peki ya kimdi o?

Kuzey yutkundu.

Bilinmeyen olabilir miydi?

Nereye gittiğini bir anlığına fark edip durdu. Koridorun sonuna gelmişti. Bozuntuya vermeyip Kamil'in sınıfına girdi. Kamil sırasında oturmuş telefonuyla ilgileniyordu. Kamil'in hemen arkasında ise Derin oturmaktaydı. Derin ile kısaca göz göze geldiklerinde Kuzey ona kafasını eğerek selam vermişti.

Derin ise her zaman ki gibi Kuzey'in bu haraketine şaşırmıştı. Derin düzenli olarak Kuzey'in her hareketine şaşırırdı.

Kuzey onların oturduğu yöne doğru ilerleyince en nihayetinde Kamil'de onu fark etmiş oturduğu yerde biraz doğrulmuştu. "Hoşgeldin kardeşim" dediğinde Kuzey yine başıyla onaylamıştı. Kuzey'in gergin suratını fark eden Kamil ona doğru yaklaşarak "bir şey mi oldu" diye sordu kısık sesle. Kuzey ise ona başıyla kapıyı işaret edince ikisi beraber sıradan kalktı. Bir an için Kamil'e her şeyi anlatacağını geçirdi aklından. Tüm bu bilinmeyen olayını.

Sınıfın dışına çıktıklarında Kuzey Kamil'e dönüp "en üst kata çıkalım mı orada rahat konuşuruz" demişti. Kamil onu onaylayıp "ben bi benimkiyi bakayım, geliyorum. Sen çık" demişti. Kuzey'de onu onaylamıştı. Okulun en üst katı bomboş olurdu. Çünkü o katta en gerekli olan şey olduğu halde hiç kullanılmayan büyük bir kütüphane ve arşivden başka bir şey yoktu. Kuzey teker teker iki katı çıktı.

En üst kata ulaştığında ise koridorda dolanıp Kamil'i beklemeye karar verdi. Küçük adımlarla volta atarcasına yürümeye başlayınca bugün bir kez daha duyduğu seslerle adımlarını durdurdu. Gözleri etrafı tararken arşiv odasının kapısının aralık olduğunu gördü. 'Daha gün yeni başlamışken üst üste bu casusluk ne Kuzey? İllaki çalışanlardan biridir dur durduğun yerde' diye geçirdi içinden.

Dediği gibide yapacaktı, tabi içerden tanıdık bir ses gelmeseydi.

"Ya Burak bende seni seviyorum ama olmaz diyorum anlasana."

Bu ses oldukça tanıdıktı. Oldukça. İçeriden başka bir ses daha gelsede Kuzey'in vücudu az önce duyduğu cümleyi kuran sesteydi. O sesin kime ait olduğunu biliyordu ama düşündüğü kişi olmasın diye yalvardı. Hiç istemedi ama emin olmak için kapıya doğru yaklaştı. Aralık kapının boşluğundan bakmak için kafasını hafifçe eğdi.

Gördüğü manzara tam olarak onu şoka uğratırken bütün bedeninin buz kestiğini hissetmese bile anladı. Hayır diye bağırmak istemişti. İçeriye dalıp hesap sormak istemişti. Ortalığı dağıtmak, kırıp dökmek istemişti. Ama vücudu dona kalmış gibiydi.

Ve zaten o daha duyduğunun şokunu atlatamamışken Burak, Berna'nın son sözlerinden sonra bir şey söylemeden onun dudaklarına kapanmıştı.

"Kamil anlarsa seni döve döve öldürür anlamıyor musun? Bu hiç umurunda değil mi?"

Hissiz || Texting Where stories live. Discover now