6→ Bir Melek Ölürken

Start from the beginning
                                    

Acı gerçek yüzümde tokat misali şaklarken,"Benim artık bir evim yok."diye tekrarladım.

Barış sakallarının canımı yakacağını hiç umursamadan başını boynuma gömdü ve kısa bir an için kokumu içine çekti diye düşündüm. Elleri hala belimdeki yerini korurken, ağzından çıkan tek sözüyle hayatımda hep bomboş kalmaya mahkum olmuş tarlama bir tohum attı. Sözleri kulağıma dolduğunda gözyaşlarım durmuş ve sadece onun dediklerini düşünmüştüm.

"Senin evin burası."

🐚

Kahvaltım bittikten sonra kendimi tamamen tıka basa doymuş hissetmeme rağmen kabalık olmasın diye Barış'ı beklemeye devam etmiştim. Dün geceden sonra ona öyle müteşekkir hissediyordum ki, söyleyeceğim ufacık bir teşekkür bana hissettirdiği o güzel duygunun yanında bir hiçti. Bende teşekkür etmek yerine hareketlerimle ona minnetimi belli etme kararı almıştım.

O ağzına kocaman bir dilim ekmek atarken, bende pencereden aşağıda gezinen kalabalığa bakıyordum.Ben onların her endişesini,yetişmek için koşuşturmalarını görürken onlar beni fark etmiyorlardı bile. Tıpkı ailem gibi.Bu durumu bile ailemle bağdaştırdığımı fark eder etmez gözlerimi hemen Barış'a çevirdim.

"Çay koyayım ister misin?"

"İkimize de koy, biraz konuşalım." dedi düz bir sesle. Ne konuşacaktık ki? Yoksa dün söylediklerinden pişman olmuştu da, beni evden mi kovacaktı? Sonuçta ben onun için hala bir yabancıdan öteye geçememiştim. İçimde yaşadığım çelişkiyi ona yansıtmamaya çalışarak, boş bardakları aldım ve masadan kalktım.

Ocağın üstünde sıcacık duran çaydanlıktan çayları bardaklara boşaltırken bir iki defa Barış'a bakmıştım ama yüzü ne olumluydu ne de olumsuz. Her zaman ki gibi gerilmiş dudakla ve sert siyah gözlerle masaya bakıyordu. Bir insanın kahvaltı ederken böyle düşmanca bakacağını Barış'la tanışmadan önce bilmezdim ama Barış bana yeni şeyler öğretmekte ustaydı.

Sol elimle tuttuğum bardağı özenle onun önüne koyduktan sonra kendi çayımla birlikte masanın karşı tarafına oturdum."Ee?" dedim çok beklentili çıkmadığını umduğum sesimle.

Gözleri kaşlarının altından beni buldu ve saniyesinde yeniden çayıyla ilgilenmeye başladı. İyice gerilmeye başladığımı hissediyordum.

"Son günlerini iyi geçirmen için sana yardımcı olacağımı söylemiştim." Gerginlikten konuşacak gücüm olmadığından sadece kafamı sallamakla yetindim."Bugün başlıyoruz."

"Neye?"

"Son günlerini iyi geçirmek istediğini söylemedin mi?" derken kaşları havaya kalkmıştı. Soruma soruyla karşılık vermesine rağmen,onun sabrını daha fazla zorlamayıp sadece onaylayıcı bir ses çıkardım.Kendi aklında benim için planları vardı ve doğrusu biraz korkuyordum. Daha tanışmamızın ikinci günü bana yardım etme başlığı altında henüz boya değmemiş saçlarımı maviye boyatmayı istemişti ve kafamda gökyüzü taşır gibi olmuştum.

"Bugün Emir sana kıyafet getirecek. Akşam barda benimle şarkı söyleyeceksin."

İlk söylediği cümlede sorun yoktu,kıyafet almam gerektiğini ben de biliyordum. Burada kalacaksam her gün aynı şeyleri giyemezdim sonuçta. Fakat onun ardından dudaklarından çıkan sözleri anlamakta güçlük çekmiştim.Akşam barda benimle birlikte şarkı söyleyeceksin. Şarkı. Benimle.Barda.

"Hayır!" İçindeki tüm dehşeti belli eden feryadım masada yankılanmış neredeyse dışarıda gezen insanlara ulaşmıştı ama Barış bağırışımı duymamış gibi yavaşça gözlerini kırpmakla yetindi.

Bir Kelebek HikayesiWhere stories live. Discover now