27

1.4K 103 19
                                    

*Medya; Birkan Taşçı /*Medya; Unlike Pluto - Worst In Me

*Y.N: Birkan'ı bir kere gördünüz bir daha göremediniz, belki özlemişsinizdir dedim. ;)

****

/Bars/

İstanbul tabelasını görmeme rağmen şehrin bunalımına girmeden bir araziye girdik. Kemiklerim sızlıyordu, o kadar yorgun hissediyordum ki kendimi salsam öldü bu deyip gömerlerdi. Benim aksime Sami'deki tek yorgunluk belirtisi hafiften moraran göz altlarıydı.

"Ne kadar kaldı?" diye sordum, gideceğimiz yeri umursadığımdan değil, direksiyon başında uyumasını istemediğim için yöneltmiştim soruyu.

"Az." dedi duygu barındırmayan sesiyle. Koruluk bir alana girdiğimizde geçtiğimiz tahtadan derme çatma çitler olmasa özel bir mülkte olduğumuzu anlamazdım. Köşk veya villa gibi bir şey bekliyordum ama Sami'nin önüne park ettiği sadece iki göz bir kulübe gibi duruyordu. Arabadan inip oraya doğru adımladığında yürüyüşündeki hafif topallamayı gördüm. Bıkkınca arabadan inip onu izledim. Ben içeri girince açık tuttuğu kapıyı kapattı ve kendini yumuşak, rahat görünen koltuklardan birine attı. Cebinden çıkardığı paketten sigara çıkardığında yanına gittim ve o koltuğun yanında çaprazlamasına yerleştirilmiş berjere oturdum. Elimi uzattığımda kendi sigarasını yaktıktan sonra çakmakla birlikte paketi uzattı.

"Ee?" dedim, "Bana burada mı işkence edeceksin?" alayla gülerek.

Bir an önce ne olacaksa olsun, ne yapacaksak yapalım ama Arslan'ı içinde bulunduğu tehlikeden kurtaralım istiyordum. 

"Sana olacaklara umursamazlığın daha sinir bozucu. Seninle ilgili her şey bu kadar sinir bozucu olmak zorunda mı?"

Derin bir nefes aldım. "Ona daha çok Arslan demelisin, korkma ısırmaz??" dedim. Yavaşça doğrularak yüzüme baktı.

"Evet sana bunu söyledim ama o sıralar Enes'in seni sadece yatağa atmaya çalıştığını düşünüyordum. Ne bileyim lan birbirinize aşık olup ortalığın amına koyacağınızı?"

"Sami ne diyorsun lan sen, değişik misin oğlum?"

"Siktir len! Atarlanıyor bi'de.. Dünyadan haberin yok senin."

"Var ulan var haberim. Katil olduğunuzu biliyorum, ama bunu ne şartlar altında yaptığınızı da biliyorum. Arslan'ın artık bu işlere bulaşmak istemediğini de biliyorum."

Sigarasından derince bir nefes çekti. Sonra ayağa kalktı ve sigarayı ağzına tıkıp saçlarının topuzunu çözdü. Ellerini ensesinde birleştirmiş iki adımlık voltalar atıyordu.

"Bilmiyorsun Bars. Ne halt yedik bilmiyorsun. Bilsen de şu aptal kafan alır mı bilmiyorum. İlk başta söylemeliydim belki de, arkana bakmadan gidişini gösterirdim Enes'e."

Sinirle ayağa dikildim, ellerim yumruk şeklini almıştı ve cidden her bir kemiğim ağrıyla kasılıyordu ama Sami'nin karşımda bu şekilde benim sevgimi küçümsemesine katlanamıyordum.

"Ben Arslan'ı ne olursa olsun kabul ederdim."

"Emin misin?"

"Eminim ulan!"

"Enes bir çocuk katili desem sana, yanında ben de vardım desem. Biz bir aileyi, kocasını seven, evladına aşkla bağlı bir kadını öldürdük desem. Sevgi dolu bir babayı öldürdük, yetmedi bir de üzerine kanlarına çocuklarının kanını karıştırdık desem sana?"

Ellerim; ayaklarım yoktu o an. İçine oksijen çekebildiğim ya da içindeki karbondioksidi atabildiğim bir ciğerim yoktu. Çocuk katili mi? Arslan bunu bile isteye yapmış olamazdı. Derinlere saklasa da elindeki kandan bıkmış bir adamdı ve buna rağmen bunlara bile isteye bunca günahsızı karıştırmazdı. 

ASLANWhere stories live. Discover now