3.Bölüm Bir Gün

240 14 0
                                    

Zaman geçmişti fakat bedenlerimizdeki sıcaklık halen yerindeydi. Köprücük kemiğimden başlayıp boynuma doğru ufak buseler konduruyordu. Bir yandan tek eli ile pantolon askımı çıkarıp, gömleğimin düğmelerini açıyordu. Bende onun t-shirtunu çıkarmaya çalışıyordum ellerim sırtının her yerini kaplamıştı. O kadar sıcaktı, o sıcaklığı daha önce hiç kimsede ya da hiç bir varlıkta hissetmedim. Bedenim sadece onu istiyordu. Bedenimde öpülmemiş yer bırakmamıştı. Uzaktan ama bir o kadar yakından gelen bir ses ile irkilmiştim.

-Hakan Abi, Hakan Abi.

-Sevgilim duydun mu?

-Neyi?

-Biri sana sesleniyor.

-Dur üstünü giy hemen ben çıkıp bakayım.

-Tamam birtanem.

Erekte olmuş p*nisimi pantalonumun içine zar zor sığdırabilmiştim. Hakan t-shirtunu giyip çalılıkların önüne çıkmıştı. Çok geçmeden bende üstümü giyinip Hakan'ın yanına koşmuştum. Hakan'a seslenen çocuk ile konuşuyorlardı, ağlamamak için kendini sıkmış hatta kızarmayı geçtim mosmor olmuştu. Hızlı ama bir o kadar temkinli adımlar ile yanına gittim.

-Hakan noldu?

-Anneannem.

Devamı gelmemişti, gelmesine de gerek yoktu zaten. Anlamıştım sözler ikimizinde boğazına düğümlenmişti. O anda birden kafasını bana çevirip, gözlerimin içine baktı. Derler ya gözler kalbin aynasıdır. Evet ağlamıyordu kendini zor tutuyordu ağlamamak için ama görüyordum içine doğru akan gözyaşlarını. O anda birden sarıldı ama öyle içten bir sarılmaydı ki. Ne o tutabildi gözyaşlarını ne ben. Omuzumda hissedebildim o gözyaşlarının verdiği ıslaklığı. Ellerim ile yüzündeki yaşları sildim, elimi sırtına koyarak yürümemiz gerektiğini işaret ettim. Yüzü yere eğik bir şekilde yürüye, yürüye varmıştık. Kapının önünde öyle bir nefes aldı ki öyle içten, öyle derinden. O zile basarsa sanki bir daha hiç düzelmeyecek gibi hissediyordu kendini. Zile basmaya yeltendi her yeltenişinde sürekli kendini geri çekti.

-Benim basmamı ister misin?

Başını sallayıp onay verdi. Benimde içimden gelmiyordu zile basmak. Ama ben yapmasam kendisi hiç yapmayacaktı. Daha fazla bekletmeden zile bastım. Kapıyı kasabanın ağası açtı.

-Hakan, oğlum maalesef kaybettik.

O anda dizlerinin üstünde çöktü. Ellerini gözlerine götürdü. Kimsenin onun ağlamasını görmemesi için o elini kaldırmadı gözlerinin üstünden. Kolundan tutup ayağı kaldırdım. Koluna girerek bana getirdim. Bilmiyorum belki haberi yoktu bile bana geldiğimizden. Anahtarı cebimden çıkarıp kapıyı açtım. Salona doğru götürdüm tam televizyonun karşısında duran kanepeye otutturdum. Başını yerden kaldırmıyor, kaldırmama izin vermiyordu.

-Hakan sevgilim iyi misin?

Bilmiyorum anlamında omuzlarını silkti. Daha sonra birden gözlerimin içine baktı.

-Artık buralarda yapamam Ekin canım hiç bir şey istemiyor resmen duygularım körerdi hiç bir şey hissedemiyorum.

-Napalım? Sevgilim ne istiyorsun söyle onu yapalım.

-Taşınalım bu lanet kasabadan bütün sevdiklerimizin hatıraları, anıları, cesetleri her şeyleri burda ben artık istemiyorum.

Yüzü gene yere eğilip hüngür, hüngür ağlamaya başladı. Başını kalbimin üstüne koydum. Her bir katı delip, işliyordu inci gözyaşları kalbime.

-Kurban olurum sana.

Aslında mantıklıydı benimde kimsem yoktu burada Hakan'dan başka...

Bir Zombi Aşkı (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now