• 3 •"Enchanté, Jaebum."

Começar do início
                                        

" Nereye gideceğiz? " diye sordum.

Dudaklarından ufak bir kıkırdama kazandığımda, sırıtmamam imkansızdı.

" Önce resim malzemeleri almalıyım, sonra da çiçekçiye uğrayıp biraz tohum alacağım. Bu yüzden caddedeki pazarlardan birine gitmeliyiz. Eğer senin için bir sorun yoksa. " diye açıkladı.

Şu anda, onunla her yere giderdim. Elbette ki sorun olmazdı fakat bunu, onun bilmesi için henüz erkendi. Belki de sadece sıkılmıştı. Belki de aklını meşgul etmek için benimle flört ediyordu. Bilmiyordum ama kendimi ona kaptırmaktan alı koyamadım. Belki de bir aptaldım ama şu an için gerçekten de umrumda değildi. Sadece onun büyüsüne kapılmak ve biraz olsun tanımak istiyordum. Hem zaten, yalnızca alışverişe gidiyorduk. Bir randevuya değil.

"Hadi gidelim. " dedim ve gülümsedim.

Deri çantasını askısından kavrayıp, koluna astı. Sarı saçlarını düzeltti. Dudaklarını yaladı ve trençkotunu giydi. Her hareketini özenle süzerken, bir sapık gibi hissetmiştim. Güneşten daha parlak olan gülüşü, yüzünde belirirken tam gözlerimin içine bakmıştı. Bu kadar ilham almamalıydım.

" Şey, hesabı sen gelmeden önce ödedim. " dedi.

" Sorun olmazdı. " dedim.

Gülümsemesiyle beni bir kez daha etkiledikten sonra, yürümeye başladık. Garip bir durumdu. Adını hâlâ bilmiyordum. Bunu o da fark etmiş olacak ki güzel sesini dudaklarından dışarı saldı.

" Ben Youngjae. " dedi ve bir anda sokağın ortasında durdu.

Youngjae. İsmi bile güzel. Hem de çok.

Hafif bir şaşkınlık atlattıktan sonra, bana doğru uzattığı eline bir saniye kadar bakıp, daha sonra da tutup "Jaebum." dedim.

Küçük eli, benim büyük ve kemikli elim içinde kaybolmuştu. Bu gerçeğe gülmek istesem de yumuşacık teninin, avucumda olması beni bayılacak kıvama getirdi. Bu ufak temasımızda, gözlerimiz kenetliydi. Evet, büyütülmemesi gereken bir olaydı. Yani alttarafı tokalaşıyorduk! Alttarafı güzelim tenini hissedebiliyordum. Yani bunda büyütülecek ne vardı ki.

Kendimi bir kez daha azarlayıp, boğazımı temizledim. Temasımızı bozan ben oldum çünkü daha fazla elini tutuyor olsaydım aptalca, fikirlerle boğulacak ve ona kendimi daha da kaptıracaktım. En ufacık şeylerden bu kadar etkileniyor olmam normal miydi? Duygusal biri olmama rağmen, bende bu duyguları böylesine erken ve yoğun bir şekilde uyandıran biriyle ilk defa tanışıyordum. Üstelik, beni etkilemek için çaba sarf etmiyordu. Kapılmamak elde değildi.

Kendime geldikten sonra " Memnun oldum Youngjae. " dedim.

İsmi dudaklarımdan özenle dökülmüştü. Bu kasten yaptığım bir şey değildi ama zaten böylesine güzel bir isim, güzel bir telafuz hak ediyordu. Sıcak gözleri en az sarı saçları kadar parlaktı.

" Enchanté. Jaebum. "
~Memnun oldum. ~

Güzelim aksanı mı yoksa, ismimi söyleyiş şekli mi beni daha çok tahrik etti bilemiyorum.

" Umarım yolun devamında daha zor cümleler kurmazsın. " dediğimde bir kahkaha patlattı. Gülümsedim.

Tekrar yürümeye başladık. O çantasının sapını tutuyordu, benim ellerim ise ceplerimdeydi. Sohbet etmek istiyordum.

" Yarı Fransız olduğunu söylemiştin. " dedim.

Nefesini yavaşça dışarı verdi.

" Yarı da Koreli. " dediğinde gülümseyerek tekrar ettim.

Art Cherry' • 2jae *Onde histórias criam vida. Descubra agora