2

14.2K 1.8K 723
                                    

|Başka bir gün

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

|Başka bir gün

"Bu sabah aklıma birden o olağanüstü gecede yaşananları, bütün olan biteni bir kez de doğal akışı içinde düzenlenmiş olarak görebilmek amacıyla kendim için yazmak geldi. O andan itibaren de içimde, olayların sıra dışılığını yaklaşık olarak bile betimleyemeyeceğimden korksam da, o macerayı kağıda dökmek için tarif edilemez bir dürtü hissediyorum."

Jungkook Bayan Watson izin vermediği için yere oturarak heyecanla kadını dinlerken beklemediği bir şey gerçekleşmiş yaşlı kadın sıkıntıyla kitabı kapatıp masasına koymasıyla Jungkook derince bir nefes alıp yanaklarını şişirmişti.

Sözünde durmuyordu ve Jungkook bundan gerçekten de hoşlanmıyordu. İnsanlar neden birbirlerine verdikleri sözü sadece kendi amaçları doğrultusunda devam ettirirdi?

"Bayan Watson sizinle bir anlaşma yapalım."

Kadın kitaplara doyumsuz gence muzipçe sırıtarak konuşmaya başlamıştı;

"Nasıl bir anlaşmaymış bu bay kitapkurdu?

"Bakın ben her tarafı tekrar temizleyeyim. Böylece o narin ve güzel elleriniz yorulmamış olur ve siz bana bir sayfa daha okursunuz?"

Senelerin doldurduğu çizgilerle birlikte burukça gülümseyerek ayağa kalkmış, yerde oturarak ona umut dolu bakan gencin saçlarını hafifçe karıştırarak mutfağa doğru ilerlerken son sözünü söylemişti.

"Başka bir gün Jungkook, başka bir gün."

-

"Deliymişsin doğru mu?"

Minik çocuk salıncakta sallanan gence yaklaşarak çekingence sorusunu yönelttiğinde Jungkook duyduğu ince ve sevimli sesle uzun ayaklarıyla salıncağı durdurmuş oturduğu yerden kalkarak çocuğun yanına ilerleyip dizleri üzerinde durmuştu.

"Kimine göre evet kimine göre hayır. Delilerden korkar mısın?"

"S-sanırım biraz."

Çocuk çekingence geriye adımladığında Jungkook genişçe gülümseyerek konuşmasına devam etmişti;

"O zaman ben deli değilim."

"Adın ne senin?"

"Adımı ne koymak isterdin?"

"Bay tavşan?"

"Huh? Emrinizdeyim efendim!"

Jungkook minik çocuğu kucağına alarak kaydırağı doğru ilerletmeye başladığında küçük olan eşsiz kıkırdamalarıyla oyuncaklarla doğru koşuşturmaya başlamıştı.

Zira Jungkook kendisine bir ağız dolusu hakaretle elinden alınacak bu çocuğu birkaç dakikalığına da olsa eğlendirmek istiyordu.

-

"Hoseok hyung neden böylesin?"

Jungkook fırçaladığı klozetin kabinin dışında umutsuzca bekleyen Hoseok'u bugün oldukça üzgün görmüştü.

"Yoongi, bugün bir kızla randevuya çıktı. Hem de bana ne giymesi gerektiği hakkında fikir danışarak. Tanrım çıldıracağım."

"Yoongi hyung seni sevmiyor."

Hoseok duyduklarıyla bir anlığına yutkunamamıştı. Bu çocuk nerede ne konuşması gerektiğini gerçekten bilmiyordu!

"Ne dedin sen?"

"Diyorum ki seni sevmiyor."

Kendinden emin bir şekilde açık sözlülükle düşüncesini ikinci kez söylediğinde karşısındaki adamı şaşırttığı kadar öfkelendirdiğinin pek de farkında varmamıştı.

"Jungkook git buradan."

"Ama sonunu dinlemedin."

"Söyle lanet olası, söyle."

Hoseok elindeki sigara izmaritini klozete atarak sinirli bir ifadeyle Jungkook'u dinlemeye başlamıştı.

"Seni sevmiyor ancak sevmeyeceği anlamına gelmez hyung. Sadece ona verdiğin değerin arkadaşça olduğunu düşünüyor. O zaman ilk olarak senden kaçan Yoongi hyung. Psikolojik olarak yani."

Hoseok fütursuzca kahkaha atarak yeni bir sigarayı ateşleyip dudakları arasına getirmişti.

"Cidden Jungkook, senin evsiz ve okuma yazma bilmeyen olarak tanımasam âşık bilgili bir profesör sanacağım. Söylesene kaç kez aşık oldun ki?"

Jungkook son kabinden de çıkarak işlerini bitirip gülümsemişti.

"Hiç aşık olmadım hyung. Ancak Bayan Watson bana bu konu hakkında bilgi vermişti. Ben de seninle paylaşmak istedim."

"Her neyse, hadi bugünden yemek kalmıştı. Ellerini yıka da gel."

Hoseok hazırladığı poşeti kendisinden küçük olana uzattığında Jungkook gülümseyerek almış ve dışarı çıkmıştı.

"Ymek için teşekkürler! Görüşürüz hyung!"

"Hadi git." Hoseok eliyle Jungkook'a gitmesi için komut verdiğinde beyaz tenli hızlı en güzel gülümsemesini genç adama sunarak hızlı adımlarla evine doğru yürümeye başlamıştı.

Aslında her yer eviydi ancak favori bir mekanı tabii ki de vardı; fırın.

Jungkook yaklaşık gece dört gibi gelen evli çiftin odun ateşini yakmasıyla sokak arasındaki duvar ısınıyordu.

Bu da Jeon Jungkook için bir sobadan farksızdı.

Kartonlarını düzelterek kimsenin uğramadığı bu dar sokağı elinden geldiğince alternatif bir yere çevirmeye çalışmıştı.
Yerden veya çöpten bulduğu şeyler bazen oldukça işine yarıyordu. Kendini bildi bileli yanında olan kedisi Ramyun yine kucağına çıkarak uyuklamaya başlarken Jungkook paketteki siyah fasulyeli erişteyi yemeye başlamıştı.

"Sen de acıkmış olmalısın. Hey uyuma, önce yemeğini ye. Bilirsin bir insanı acıları değil açlığı öldürür derler. Gerçi sen insan değilsin ancak bu sözü bence tüm canlılar için söylemişlerdir."

Jungkook alüminyum folyodan yaptığı tabağa Ramyun için yemek koyarak cılız kedinin açlıkla yemeği yiyişini izledikten sonra kendi yemeğine koyuldu.

Gece uzun ve sıcaktı.

-
Bölümler sıkıcı ilerliyor, farkındayım.

Mavi kalın🕊️💙

the pianist 'tk ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin