yetmiş beş : he was

Start from the beginning
                                    

"Doktor... Doktoru çağırmalıyım." Dedi ve elimi bırakıp kapıdan fırladı, gitti. Arkasından duvara çarpan kapı ile yerimde sıçramıştım ama bu bile vücudumdaki ağrıyı anlık olarak iki katına çıkarmıştı.

İçeriye elinde feneri ve boynunda steteskopu ile içeri koşarak dalan beyaz saçlı doktor hemen baş parmağı ile fenerin arkasına tıklamış ve gözlerime eğilmişti. Işık çok parlaktı ve isteyerek kısmıştım gözlerimi.

Doktor feneri hemen kapatarak, yatağın ucundaki dosyaya elini attı ve bir şeyler yazarken sorular sormaya başladı. "Nasıl hissediyorsun kendini?"

"Yorgunum ve ağrılarım var. Başımda da belli belirsiz bir sızlama var."

"Bu normal çünkü başınızda bir yara var." Şaşkınlıkla elimi başıma götürmek istediğimde kolumdaki haliszlikle kolumu da serbest bırakmıştım. "Ne yapmamız gerekiyor?" Diye sordu Yoongi. "Yaklaşık bir iki gün daha hastanede kalmalı. En azından temel tedaviler için." Doktor elindeki dosyayı kenara bıraktı ve bana döndü. "Size kısa bir açıklama yapayım: başınızda çok derin olmayan bir yara var, diz kapağınızda da bir ağrı olması normal, oradan da darbe almışsınız. Dirseğinizde bir süre ağrı olabilir çünkü en yoğun darbeyi oradan almışsınız. Bacaklarınızın belli kısımlarında kabuklar var. Kaza sırasında oraları çok mahvetmişsiniz."

"Başıma ne geldiği hakkında bir fikriniz var mı?" Doktor başını salladı. "Ortalama bir büyüklükte trafik kazası geçirdiniz. Şöför sanırım teyzenizdi, en büyük hasarı o aldı. Kolu ve bacağında kırık. Diğer herkes sağlıklı. Umarım yakın zamanda iyileşirsiniz."

Başımı elimden geldiğince saygıyla öne eğdim. "Teşekkür ederim."

Yoongi kulağındaki telefonu indirdi ve yanımızdaki sehpanın üstüne koydu. Ellerimizi birleştirdi ve tekrar yanıma oturdu. "Ah..." diyerek titrek bir nefes verdi. Başını eğdi ve birleşik ellerimizi sıktı. "B-beni korkuttun!" Diyerek ağlamaya başladığında bedenimi kaldırıp ona sarılmak istedim ama belimdeki ağrı çok yoğundu. İstemsiz vücudumu geri bıraktım. "Sesini duydum." Dedim kısık bir sesle. "Ben aynı bu odanın içindeydim ve orada başka bir Yoongi vardı. O her şey normalmiş gibi davranıyordu. Ama senin sesini duyabiliyordum." Dediğimde başını kaldırıp yanağını ellerimize yasladı ve gözlerini gözlerime dikerek yumuşakça gülümsedi. Gözlerinin içi bile gülüyordu. "Gerçekmiş doktorun dediği." Başımı salladım. "Ayrıca ben gidersem sen niye geliyormuşsun? Beni bırak yaşamaya bak, gerizekalı." Dediğimde öylece durup bakmaya devam etti.

"Annemler gelmeden öpeyim bir kere." Gözümü kırptıktan sonra onun bana yaklaşan suratına hafifçe kafamı uzatarak karşılık vermiştim. Dudaklarımız kısa süre birbirine değdikten sonra elini yanağıma koyarak ayırdı dudaklarımızı. Önüme gelen bir takım saçları, kulağımın arkasına sıkıştırdıktan sonra kafamı yavaşça yatağa geri yerleştirdi.

"Sen annemleri mi aradın?" Dediğimde hafifçe başını salladı. "Evet... Annen senin için çok endişeliydi." Dediğinde başımı salladım. "Bir şeyi yok değil mi?" Başını sağa sola salladı. "Onlar iyi. Sorun senin iyi olup olmayacağın." Dedi gözleri hala ıslakken.

Gülümsedim. "İyi olurum ben. Atlattıklarımızdan daha hafif bir şey bu." Dedim ve hafifçe gülümsedim. "Dizini oynatabiliyor musun?"

"Üşeniyorum." Dedim Yoongi'ye. "Vücudum o kadar sızlıyor ki..."

"Üzgünüm. Sormamalıydım bile." Elini sıktım. "Sorun değil."

"HYE!" Annem bağırışıyla birlikte titreyen adımlarla içeri girdiğinde Yoongi sandalyeden kalkıp geri çekilmiş, yanımda yer açmıştı.

sound || min yoongiWhere stories live. Discover now