Final

5.6K 314 3
                                    

Charles...

Demek Chantal'ın hayatıını karartan, erkeklere küstüren piç kurusu buydu. Orta yaşın verdiği etkiyle gözlerinin kenarlarında kırışıklıklar meydana gelmiş olsa da kahverengi saçları ve yeşil gözleriyle ciddi anlamda yakışıklı hatlara sahipti. Bunu dışında sıradan görünümlü bir Amerikan vatandaşıydı. Ama onlardan farklı olarak Alec'in sevdiği kadını yıkmış, tüm gençliğini, canlılığını elinden almıştı. Aynı kadın şimdi de şok ve acı dolu gözlerle hayallerini yıkan adama bakıyordu. Charles'ın gözleri ise hayranlıkla Chantal'ı süzüyordu. Alec yumruklarını o kadar çok sıkmıştı ki tırnaklarını kanatacak kadar avucuna batırmıştı. Bir ayın siniri onu ele geçirmiş, tüm vücudu öfkeyle titriyordu. Sakin adımlarla Charles'ın yanına gitti. Adımları sakin olsa da gri gözlerinde delice bir ateş yanıyordu. Charles bir şey söylemek için ağzını açtı ama ne diyeceğini hiçbir zaman duyamadılar. Alec'in yumruğu adamın burnunda patlamış, kırılan kemiğin çatırtısı tüm ofiste yankılanmıştı. Ama bu kadarı Alec'e yetmezdi. Kanayan burnunu tutarak acıyla bağıran adamın üzerine saldırdı. Düşünmeden hareket ettiği için yumruklarını ve tekmelerini rastgele savuruyordu. Charles karşılık vermeyi deniyordu ama Alec'in içine şeytan kaçmıştı sanki. Ne etrafındaki bağrışları duyuyor, ne de gözü Charles'dan başka birini görüyordu. Onu bile kırmızı bir sisin ardından görüyordu. Charles'ı öldürene kadar dövecekti. Kırılan her bir kemiğin çatırtısı ona Mozart senfonisi gibi gelene kadar yumruk atacak, tekme savuracaktı.

Noah ne yapacağını bilemeden öylece durmuş ortağının, en iyi arkadaşının, hayatında tanıdığı en sakin ve sevgi dolu insanlardan birinin sıradan bir sokak serserisi Ya da bir mafya gibi adamın tekini ölesiye pataklarken izliyordu. Alec... Bütün bunları o yapıyordu. Onu bir an önce durdurmalı ve kendine getirmeliydi ama şimdi araya girerse o da Alec'in yumruklarından nasibini alırdı. Bir ara Alec'in karnına yediği dirsek darbesiyle iki büklüm oluşunu fırsat bilerek kavganın ortasına daldı ve bırakması için çırpınan Alec'i kollarından yakaladı. Onun tekmelerinden korunmaya çalışırken bir yandan da adamdan uzaklaşması için geriye doğru çekiştiriyordu. Alec arkasındakinin kim olduğunu bilmeden tekme atmaya devam ediyordu.

“Kes şunu, seni sersem kafalı! Benim, Noah!”Alec onun adını duyunca sakinleşir gibi oldu. En azından tekme atmayı ve çırpınmayı kesmişti. “Beni, seni kelepçelemek zorunda bırakma.” Arkadaşı başıyla onaylayınca yavaşça bıraktı onu tutmayı ama ne olur ne olmaz diyerek tetikte duruyordu.

Alec hala öfke dolu gözlerle durmuş, gözünü bile kırpmadan kazağının koluyla yüzündeki kanları temizleyen Charles'ı izliyordu. Chantal ruhsuz bir ifade takınarak adama yaklaşınca ise çok şaşırdı. Kalbi bir süreliğine atmayı bırakmıştı. Ona yaptıklarından sonra, çektiği onca acıdan sonra, hala onu seviyor olabilir miydi? Görünen o ki seviyordu. Harika! Her şey yetmiyormuş gibi Alec'den sevdiği adamı dövdüğü için nefret edecekti bir de. Alec kendinden ve kaderinden nefret ediyordu. Yine düşünmeden hareket etmişti. Tıpkı ona aşık olurken yaptığı gibi. Tıpkı onunla beraber olurken yaptığı gibi... Duygularının zihnini ve bedenini ele geçirmesine izin vermişti. Bir saniye sonrasını, yaptığı işin sonunu düşünmemişti. Charles adını duyunca kendinden geçmişti. Pes etmiş bir halde omuzları çöktü. Artık o ve Chantal için hiçbir umut yoktu. Hüzün ve öfke karışımı bir duyguyla o itin kanıyla kaplanmış yumruklarını ovuşturmaya başladı. Başında sızlayan yer büyük ihtimalle kanıyordu ve üstündeki kırışık takım elbisesi de kana bulanmıştı. Evet dostum, gerçekten harika görünüyorsun.

Chantal'ın donmuş beyninin neler olduğunu kavraması için epey bir zaman geçmesi gerekmişti. Olanlara inanamıyordu. Hayatına girmiş iki erkek tüm büronun önünde yumruk yumruğa kavga ediyordu! Charles umurunda bile değildi. Chantal Alec için korkuyordu. Ona bir şey olmasına dayanamazdı. Birden üzüntüsü öfkeye döndü. Hangi akla hizmet ona saldırmıştı! Ah, Tanrı aşkına, ona bir şey olsaydı Chantal kendini asla affetmezdi. Artık bu işe dur demenin vakti gelmişti. Alec'le sonra ilgilenecekti. Önce Charles'ın burada ne işi olduğunu öğrenmeli ve onu derhal başından def etmeliydi. İfadesiz bir yüz takınarak ajanların rahat durması için kolundan tuttuğu Charles'a doğru ilerlemeye başladı. Diğer ajanların onları duyamayacağı kadar yakın ama başka anlamlar çıkaramayacakları kadar uzak bir mesafede durdu. Yüzü gibi ifadesiz bir sesle

Buz ve AteşWhere stories live. Discover now