4. Bölüm

5K 303 1
                                    

“Otelimize hoş geldiniz! Rezervasyonunuz var mıydı?”

Gülen yüzlü resepsiyonist çekici olduğunu düşündüğü bir gülümseme takınıp saçlarını parmaklarına dolayarak Alec’e baktı. Alec de kıza yarım ağızla gülümsedi. Bunun anlamı ‘Eyvah! İşimiz var.’ anlamına geliyordu. Aslında kız çekici olabilirdi ama dişleri olayı bozmuştu. Besbelli sigara ve kahve tiryakisiydi. Onunla öpüştüğünü düşünmek bile Alec’in midesini bulandırıyordu. Çıkış yaptırırken ona kendi dişçisinin telefon numarasıyla beraber 100 dolar bırakabileceğini düşündü. En azından geleceği tamamen kararmamış olurdu.

      Resepsiyonistin dikkatini çekebilmesi için Chantal boğazını defalarca kez temizlemişti. Öyle ki artık genzi yanıyordu. En sonunda bağırarak ilgiyi kendi üzerine almaya karar verdi.

“Chantal McCarthy adına iki kişilik rezervasyon olacaktı!” Kız Alec’den beklediği ilgiyi alamayınca suratını asıp sonunda Chantal’a döndü.

“Ah, evet, iki kişilik. Sanırım yanınızdaki bey de Noah Davis.” Kafası karışan Alec atıldı.

“Aslında. Al… ah!!” Chantal ayağına basmıştı. Bu kocaman bir ‘çeneni kapat!’ mesajıydı.

Bu savaş demek Buz Leydi! Öfke püsküren gözlerle kadına baktı ama Chantal kadınla konuşmaya odaklanmıştı. Resepsiyonistin baştaki parlak gülümsemesi kaybolmuş, Chantal’ın buz gibi bakışları altında sinmişti.

“Evet, peki. Yatağınız çift kişilik mi olsun ayrı ayrı mı?” Chantal önce kıpkırmızı kesildi, daha sonra buzu bile kıskandıracak bir bakış fırlattı kıza.

“Birleşik oda olsun.”

“Ah, affedersiniz. Elbette.” Arkasını dönüp bir anahtar aldı ve kadına uzattı. “Buyurun, oda numaranız 232. Bir isteğiniz olursa kat servisine ulaşmak için odadaki sabit hattan 1’i tuşlayın. İyi akşamlar.” Chantal ne teşekkür etti, ne de başıyla onayladı. Çenesini kaldırdı ve dümdüz önüne bakarak asansöre ilerledi. Alec onun adına kıza teşekkür etme gereği duydu. İyi ki de etmişti. Buz faciasını atlatan kızın bembeyaz olmuş yüzüne azıcık renk getirmişti bu iltifat.

     Alec ona yetiştiğinde asansörün kapısı kapanmak üzereydi. Genç adam son anda kolunu tehlikeye atarak kapıyı yeniden açmıştı. Buz Leydi onu beklemeden gitme eğilimindeydi. Bunu zaten biliyordu, o nedenle kişisel almamıştı. Sessiz sakin kısa bir asansör yolculuğu sonrasında odalarının bulunduğu kata varmışlardı. Chantal, pass kart’ı girişteki güvenlik sistemine takıp odayı açtı. Oda mis gibi temizlik ve çam aromalı hava temizleyici kokuyordu. İkisi de şöyle bir durup ferahlık kokan odanın havasını derin derin içlerine çektiler. Chantal odaya şöyle bir göz attıktan sonra “İçerideki odada ben kalırım.” dedi ve hızla kendini odaya atıp kapısını kapattı. Saat daha on bile olmamıştı, Alec kadının bu saatte uyuyabileceğine inanamıyordu. Cadıların tavuklara fazlasıyla benzediğini de hafızasına not etti.

      Yeniden derin bir nefes aldı. Şimdi yapması gereken şeyler kendine gelmek için ılık bir duş almak ve kurt gibi guruldayan karnını doyurmaktı. Evet, bunları yaptıktan sonra kendini tekrar yatağa atabilirdi. Ah, unutmadan yapması gereken bir şey daha vardı. Önceden odasına getirilen valizini boşaltmalıydı. Takımları kırışmadan onları asması gerekiyordu. Bir de kuru temizlemeciyle uğraşamazdı.

     Düşündüklerini gerçekleştirmesi sadece yarım saatini almıştı. Şimdi karnını doyurmak için aşağı inebilirdi. Açık büfenin kalktığını tahmin ediyordu, ne yiyeceğine şimdi karar verse iyi olurdu. Nasıl olsa onu yeterince bekleteceklerdi. En iyisi bolonez soslu spagetti, diye düşündü. Yemeği düşündükçe midesi isyan eder gibi büzülüp daha da guruldamaya başladı. Tam kapıyı açıp çıkacaktı ki Buz Leydi’yi de çağırması gerekip gerekmediği geldi aklına. Omuz silkerek kapıya doğru bir adım daha atmıştı ki kendine lanet ederek geri döndü. Babası onu fazla iyi yetiştirmişti. İç odanın kapısını iki kere tıklatarak bir cevap bekledi fakat umduğunu bulamadı. İçeriden ses çıkmıyordu. Günah benden gitti diyerek ona yemek yemeye ineceğini söyledi. İstiyorsa gelirdi nasıl olsa.

Buz ve AteşWhere stories live. Discover now