7. Bölüm

4.7K 311 0
                                    

"Amacının geç kalmak olduğundan emin misin?"

Alec sabırsızca Chantal'ın kapısının önünde dikiliyordu. Konferansın başlamasına daha bir saat vardı ama kapılar yarım saat sonra kapanıyordu. Çok şükür ki salon çok uzakta değildi. Yine de Alec sona kalmak istemiyordu. Kendisi çoktan hazırlanmış Buz Leydi'yi bekliyordu. Baştan ayağa siyahlar içindeydi. Siyah takım elbise, siyah gömlek, siyah kravat ve siyah ayakkabılar. Gümüşi gözleri kömürlerin arasında kalmış pırlanta gibi parlıyordu. Diğer eyaletlerin karşısına en iyiden azıyla çıkmayacaktı. Chantal'ın da böyle düşünüyor olduğunu umuyordu. 

Aslında on dakikadır hazır olan Chantal aynanın önünde dikilmiş görüntüsünü seyrediyordu. Dün Alec'in ısrarı üzerine deneyerek aldığı elbise vardı üzerinde. Giyip giymemesi gerektiğinden emin değildi. Elbise onun standartlarına göre aşırıydı. Fazla seksi, fazla cüretkar ve fazla kısaydı. Bacaklarının neredeyse tamamı açıktaydı. Hiç alışkın değildi böyle giyinmeye. Sopa gibi bacakları vardı. Kimsenin beğenmediği bacaklar... Derin bir nefes aldı. Buraya kadar. O, Buz Leydi'ydi. Diğerlerinin ne düşündüğünü umursamazdı. Bunlar belki de hayatı boyunca bir daha asla görüşmeyeceği insanlardı. Düşündüklerinin ne önemi vardı ki? Elleriyle saçını karıştırdı ve görüntüsüne bir kez olsun bakmadan tazelenmiş bir özgüvenle kapıyı açtı.

     Alec kapıyı yeniden tıklatacaktı ki Chantal dışarı çıktı. Onu Buz Leydi takımlarından birinin içinde görmeyi beklerken üzerinde dün aldıkları siyah elbise vardı. Saçlarını, beline kadar uzanan kestane rengi vahşi dalgalar halinde serbest bırakmış, dudaklarına biraz parlatıcı sürmüştü. Ayağına giydiği orta boy topuklular ise bacaklarının uzunluğunu vurgulamış ve daha da biçimli görünmesini sağlamıştı. Alec yutkundu. Gözlerini karşında duran evrim geçirmiş kadından alamıyordu. Elbise, güzelliğini saklamak şöyle dursun, vücuduna yapışarak kıvrımlı hatlarını daha da ön plana çıkarmıştı. Nefes alıp verdikçe yükselip alçalan dolgun göğüsleri ağız sulandırıcıydı. Gözlerini ondan alamasa bile kadının da onu incelediğinin farkındaydı.

     Chantal kapıyı açarken 'Gidebiliriz.' diyecekti ki nefesi boğazında tıkandı. Yüce Tanrım, Alec inanılmaz görünüyordu. Takım elbisesi üzerine tam oturmuş, geniş omuzlarını, dar belini ve sıkı kalçalarını gözler önüne seriyordu. Chantal'ın on yedinci yaş gününden beri atmayan kalbi, gözleri siyahlar içerisinde cıva gibi parlayan gümüş gözlerle buluştuğunda maratonda gibi atmaya başladı. Gözlerinin, vücudunun her bir kıvrımını ezberlemek ister gibi üzerinde dolaştığını hissediyor fakat kımıldayamıyordu. Aynı şeyi Alec'e yapmakla fazla meşguldü.

     Alec bakışlarını bacaklarına sabitlediğinde Chantal nefes alamadığını hissetti. Göğsü daralıyordu. Alec çarpması yaşıyor olmalıydı. Evet, sorun Alec'in fazla iyi olmasındaydı. Ve Alec bacaklarına beğeniyyle bakıyordu. Tiksinerek veya burun kıvırarak değil. Bunu anladığında yanaklarına bir pembeliğin yayıldığını hissetti ve hafifçe gülümsedi. Genç adam başını kaldırınca gözleri ışıl ışıl parlayan bir çift ela göze kilitlendi. Yanaklarındaki pembelikle inanılmaz masum ve cezbedici görünüyordu. Ne yazptığının farkında olmadan ona doğru ilerledi. Elini kaldırarak hafif bir dokunuşla saçlarını kulaklarının arkasından çıkardı ve omuzlarına döktü. İşte şimdi mükemmel olmuştu. İstemeyerek ellerini geri yanına indirdi ve ikisi de aynı anda gözlerini kaçırarak boğazlarını temizlediler. İlk konuşan Chantal oldu. Sesinin titrememesi için iki derin nefes alması gerekmişti.

"Sanırım geç kalacağız."

"Ah, evet, haklısın." Chantal başını sallayrak paltosunu üzerine geçirdi ve hızla kapıya doğru ilerledi. Onun gidişini izleyen Alec kendini ahenkle sallanan kalçalarından ve güzel bacaklarını seyretmekten alıkoyamadı. Durduğu yerde hala arkasından bakarak sırıtmakta olduğunu fark ettiğinde başını salladı ve aklını toparlamayı denedi. Diğer eyaletlerle sıkıcı bir toplantı onu bekliyordu. Telefonunu, anahtarını, silahını ve cüzdanını aldığından emin olduktan sonra kapıyı çekerek Chantal'ın peşinden otelin otoparkına indi.

Buz ve AteşWhere stories live. Discover now