Bu oyunu oynamak gibi bir deliliği neden yapmıştım bilmiyordum.

Tüm topları yerleştirdiğinde ana top olan mavi topun gövdesine doğru bütün küçük toplardan mavi bir ışık yöneldi, ince ve desenliydi.

"Şimdi ne olacak?"

Sorum ile bakışlarını bana çevirdi ve elini mavi topun üzerine koydu.

"Göreceksin,"

Elinin altındaki topa bastırdığında yer kımıldamaya başladı ve önümüzdeki demir oyma yukarıya doğru silindir gövdesi ile çıktı.

Yaşadıklarım ile çığlığıma engel olamazken yere tutunarak sabit durmaya çalıştım, etrafını saran mermerden oluşan çemberde bizimle beraber yükselmişti.

Gözlerimle yerden ne kadar uzaktayız diye bakmaya çalıştım, çok fazla denecek kadar yüksekte değildik, yakşalık bir metre veya beş on santim fazlası olabilirdi.

"Dilay ayağa kalkabilirsin."

Kolumdan tutarak beni nazikçe ayağa kaldırdığında elim ve ayağımda durduramadığım titremeler var olmuştu.

Ne kadar yükseklikte olduğumuzu tahmin etsemde resmen etrafı kuş bakışından görecek kadar yüksekliğe çıktığımızı fark edememiştim, kafam allak ballaktı, Emir ise sakince kolumdan tutmuş bana bakıyordu.

Geçekten nasıl beceriyordu böyle sakin kalmayı? Ah! Tabii ya sakinliğinide görmüştük...

"Kendine geldiysen devam edeceğim?"

Yüzümü buruşturarak etrafa şöyle bir göz gezdirdim. Tekrar mavi gözlere döndüğümde yüzüme merakla bakıyorlardı.

"Kötü bir şey olmayacak değil mi?"

"Bilemiyorum Dilay bende siz gibi ilk defa oynuyorum."

İlki ve deneyimsizliği buysa Emir ile diğer oyunlarda karşılaşmamayı umuyordum. Bilmediği bir oyunda bile bu kadar profesyonel şekilde harekey etmesi bir tepriği hatta fazlasını hak ediyordu.

Yüzümdeki telaş ile etrafa bakarken bir şey olacak diye demir oymadan da tutunamıyordum, çaresiz bir şekilde ortada kalmış ne yapacağımı kestiremiyordum.

Emir elini çekmediği büyük mavi topu oynattığında hızla etraf önümüzde dönmeye başladı, hızdan dolayı özgürlüklerine kavuşan bazı saç tellerim delicesine dans ediyorlardı.

Ya da çığlıklarına uydurdukları bir beden dili mi demeliyim?

Yerimden bir santim bile ayrılmamış ve şu ana kadar bedenimin dengesi bozulmamıştı, dönme bizi pek fazla etkilemiyordu ama kalbim hakkında bir yorumda bulunamayacaktım.

Dans eden saçlarım ve korkum yüzünden ağzıma gelen kalbim ile eğilerek demir oymanın silindir gövdesine sarıldım, şu dönme işi midemi bulandırmaya başlamıştı ve başımın dönmeye başlaması ise bedenimin verdiği sinyallere göre çokta uzak görünmüyordu.

"Dilay ayağa kalkar mısın? Bir şey yok sakin ol düşmezsin."

Bacak kısmını gördüğüm Emir'in yüzünü görmek için kafamı kaldırdım ve başımı iki yana salladım, yaptığı işe çok iyi bir şekilde konsantre olmuştu ve tıpkı işi ile uğraşırken bir yandan da kızı ile ilgilenen babalar gibiydi, bende bu durumda sorun çıkaran bir evlat oluyordum.

SAAT Where stories live. Discover now