MEKTUP (İTİRAF)

Start from the beginning
                                    

Yol boyunca ağladı annem. Bana vurmak veya kızmak korkusunu hafifletmiyordu. Abim sessizce ağlıyor, babamsa yaşanan olayı birinin görüp görmediğini düşünüp duruyordu. Eve gitmeye cesaret edemediler. O zamanlar bizi bulurlar, beni tutuklarlar diye eve gitmediğimizi sanmıştım. Ama asıl sebep, o arabada can çekişen insanların aynı mahallede yaşadığımız insanlarla akraba olmasıymış. Bilmiyordum. O arabadaki insanları tanımıyordum. Bu yaşıma kadar da kimlerin ölümüne sebep olduğumu bilmeden geldim. Her şeyi öğrendiğimde ise çok geçti.

Aradan bir hafta geçtikten sonra annem, babam ve abim evimize döndüler. Beni ise halamlarda bıraktılar. Birkaç ay sonra almaya geldiklerinde hala o günkü gibi olduğumu fark ettiler. Her şeyden korkan, sürekli ağlayan ve kabuslar gören bir kız çocuğuydum.

Bir gün anneme belli etmeden evimizin olduğu sokağın köşesindeki parka doğru gittim. Kaydırağın altına doğru ilerledim. Oraya oturdum ve yüzümü diz kapaklarıma koyup beklemeye başladım. Son zamanlarda bunu sık sık yapar olmuştum. Orada hareketsiz bir şekilde oturmaya devam ettim.

Ta ki benden yaşça büyük, soğuk bakışlı bir çocuk karşıdaki banklardan birine oturana kadar kadar. Bir süre sessiz bir şekilde oturduktan sonra ayağa kalktı ve kendisine doğru gelen bir başka çocuğa doğru yürümeye başladı. Gelen çocuk sakin bir şekilde;

''Abi!'' dedi. ''Bugün doğum gününmüş.''

''Benim doğum günüm bugün değil.''

''Ama kimliğinde...''

''Kimliğimde öyle yazdığına bakma, benim doğum günüm Kasım ayında.''

''Annemin doğum günü de Kasım ayındaydı. Babam hep unuturdu ama ben hiç unutmadım.''

''Hadi artık eve git sen. Bunları dinlemek istemiyorum.''

Diğer çocuk istemsizce ağlamaya başladı ve hiçbir şey demeden parktan uzaklaştı. Banktaki çocuk elini başına götürmüş ve yüzü kıpkırmızı kesilmişti. Ağladığını sandım ve yanına gittim.

''Neden ağlıyorsun?''

Ellerini hafifçe aralayıp bana baktığında ürperdim. Ağlamıyordu, adeta can çekişiyordu. Koşarak gidip birilerine haber vermek istedim ama onu yalnız bırakamadım. Ağlayarak yanına oturdum ve öylece bekledim. Çok kısa bir süre sonra ellerini başından çekti. Meraklı gözlerle ona bakmaya devam ediyordum.

''Kimsin?'' dedi.

Kim olduğumu söylersem annemler kızardı. Kimseye görünmemi istemiyorlardı. Bu yüzden söyleyemedim.

''Sen kimsin? Adın ne? Hasta mısın?''

''Beni tanımıyor musun? Öyleyse neden yanımda oturuyorsun?''

''Hasta gibiydin. Korktum.''

O çocukla o bankta bir süre o şekilde oturduk ve konuştuk. Hatta içinde ne olduğunu bile hatırlamadığı sırt çantasında bulduğu bir şeyi bana hediye etti. Kendi korkusunu bastırıp, benim korkmamam için çaba sarf etti.

Bir süre sonra ikimiz de uyuyakalmışız. Uyandığımda başı omzumdaydı. Artık eve gitmem gerektiği için ona seslenmek istedim. İsmini bile bilmediğim birine nasıl seslenebilirdim?

Beklemeye başladım. Bir süre bekledikten sonra kendiliğinden uyandı. Beni hızlıca itip yeniden kim olduğumu sordu. Tanıştığımızı, konuştuklarımızı , kısacası hiçbir şeyi hatırlamıyordu. Ölesiye korktuğumu hatırlıyorum. Bu yüzden ağlamaya başlamıştım. O ne olduğunu anlamaya çalışırken ben de koşarak Salim amcaya gittim. Parkta hasta bir çocuk olduğunu söyledim ağlayarak. Annemlerden korkuyordum, gidecek başka kimsem yoktu.

SEN OLMALIYDINWhere stories live. Discover now